250 Yıllık ABD tarihinde ilk defa Beyaz Saray bu denli büyük çatışmalara sahne oluyor. Neler oluyor? Şöyle ki; Oy çoğunluğuna rağmen çeşitli delawarelerle katakullilerle Trump’ın seçimi kaybettiği ilan edildi. Elbette Trump bu derin devlet operasyonunu ve küreselcilerin kahpeliklerine tahammül edemezdi. ABD nin bir çok kirli çamaşırını ele geçirip koz olarak kullanmak istedi. Muhtemelen ikibinden fazla ABD vatandaşının katledildiği 11 Eylül 2001 saldırısı ile ilgili ve sahte insanlı Ay yolculuğu belgelerini Beyaz Saray arşivinden çalarak karşı atağa geçti. Fakat ABD’nin derin devleti boş durmadı tabii ki. ABD tarihinde ilk defa FBI ajanları eski bir ABD başkanı olan Trump’ın evine baskın düzenleyerek 250’den fazla dosya ve evrağa el koydu. Devlet bu skandalı örtmek için bu dosyaların nükleer silahlarla ilgili olduğunu söyledi. Yersen tabii. Yalan söyleyip de kim ölmüş ki, ABD derin devleti ölsün. Bunlar yalan söylemenin doktorasını yapmış kimseler. Bu skandalın perde arkasına bakmak istersek kirli çamaşırların en büyüğünü görebiliriz. Çünkü apaçık bir şekilde İkiz Kulelerde 2900 masum insan patlayıcılarla birlikte öldürülmüştür. Diğer sahte yolculuklar, darbe ve suikastlar bunun yanında solda sıfır kalır. İşte bu yazıda bu büyük cinayetin aslini öğreneceğiz. Zira bu iddialara aradan 21 yıl geçmesine rağmen ciddi bir yanıt hala verilmemiştir. 21. Yüzyıla girdiğimiz bir anda bütün dünya büyük bir terör saldırısı ile sarsıldı. Çünkü New York’ta bulunan Dünya Ticaret Merkezi çökmüş 343 itfaiyeci ile birlikte 3 bine yakın insan öldürülmüştü. Peki, böylesine büyük bir saldırı bir terörist örgütü tarafından gerçekleştirilebilir miydi? Hem intihar bombacısı hem amatör bir pilot yetiştirmek ve bunları organize etmek için milyarlarca dolarlık harcama yapmak gerekmez miydi? Bu saldırı sonucunda daima ABD hükümetinin yapmış olduğu açıklamaları dinlemiştik. Çok az sayıda farklı ses duyulmuştu. İşte yirmi yıldan beri dile getirdiğim ve gerçek suçluların bulunması için gösterilen gayretler nihayet Afganistan saldırısının başarısızlıkla sona ermesinden sonra çok daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu hususta ABD tarafından yapılacak itirafl arı beklemeden çok basit olarak 11 Eylül saldırılarını tarihsel süreç ile birlikte analiz edelim: Yıllar önceki Pearl Harbour baskınında olduğu gibi öncelikli hedefin ABD vatandaşları ve dünya kamuoyu olduğu ortaya çıkmıştır. Acilen yeni bir düşmana ve savaşa ihtiyaç vardı. Çünkü Sovyetler Birliğinin parçalanması ile birlikte soğuk savaş sona ermiş silah fabrikaları ifl asın eşiğine gelmişti. Fakat ABD kamuoyu aynı İkinci Dünya Savaşı esnasında olduğu gibi yine savaş istemiyordu. Zira Birinci Dünya savaşında çok sayıda asker kaybetmiş ve hiçbir kazanç elde edememişlerdi. ABD kamuoyunu ikna etmek üzere 1941’deki Pearl Harbour Baskını benzeri bir tertip düzenlendi. Japonya ķışkirtilmış ve sonunda ABD’li savaş lobisi çok da başarılı olmuştu. Tam 60 yıl sonra sadece ABD kamuoyu değil bütün NATO ülkeleri yeni düşmanlarını bulmuş ve saldırı için de ikna edilmişlerdi. Bu arada ABD Başkanı George W. Bush, ağzından baklayı çıkarmıştı. Yeni bir “Crusade” yani haçlı seferi düzenlediğini ve NATO’nun hiç işletilmeyen 5. Maddesini işleteceğini açıklamıştı. Batılı ülkeler ve Türkiye, büyük bir baskı ile karşılaştıkları için mecburen ABD’nin savaş çağrısına olumlu cevap vermek zorunda kaldılar.