5816 sayılı yasa

Ülkemiz maalesef çok çirkin küfürlerin hem de siyasi parti genel başkanları tarafından yapıldığı adeta bir lağım çukuruna dönmüştür. Gören de diyecek ki “bu devlette hakaret eden kişilere ceza verilmiyor”. Buna karşılık bir siyasi partinin başkanı eleştirildiğinde 5816 Sayılı Yasa gereğince çok ağır cezalar verilmektedir. Bu absürt ve akıl dışı durumu izah edilmesi zor olsa da anlatmaya çalışalım. Öncelikle Türkiye gibi “dünyanın en büyük 10 ülkesi içinde olacağım” diye hedef koyan bir devlete bu çirkin durum yakışmadığını söylemek gerekiyor. Bu duruma nasıl geldiğimizi önceki yazımda açıklamıştım. Lakin keşke yazmaz olsaydım. Yazımdan hemen sonra Meral Akşener, parti milletvekilinin bir şehit yakınına söylediği küfürden dolayı kendisini korumaya kalkmış; yetmedi şehit yakınına “ya..ak ya.. ak konuşuyor” diyerek kendisi de küfür etmeye başlamıştır. 28 Şubat 1997 sürecinde İçişleri Bakanı olan Akşener aslında kendisine yakışanı yapmaktadır. Zira Orgeneral Çetin Saner, İçişleri Bakanı Akşener hakkında “ileri geri konuşmasın, geldiğimizde İçişleri Bakanlığı önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz” diyecek kadar iğrenç konuştuğu halde Akşener, bu çirkin hakarete karşı bir dava dahi açmamıştır. Bu noktaya gelmemizdeki olayları hatırlatmakta yarar vardır: Osman Özbek isimli bir küfürbaz general halkın oyları ile başbakan olmuş Erbakan’a “pe…nk” diyecek kadar iğrençleşmiş karşılığında ceza almadığı gibi rütbesi tümgeneralliğe yükseltilmiştir. Bir özür dahi dilemeden hala paşa paşa gezmektedir. Fatih Altaylı denilen çirkin bir gazeteci, başörtülü kadınlara radyodan “fa..şe” demiş yetmedi bunu haber yaparak terfi üstüne terfi almıştır. Bu küfürbaz kişi hiçbir ceza almadığı halde hala halkın karşısına geçip pişkin pişkin sırıtmaktan çekinmemektedir. Onu bu seviyeye getiren medya patronları utansın! 28 Şubat’ın destekleyicisi olan ve dindar insanlar üzerinde büyük hukuk skandallarının yaşandığı bir devrin Cumhurbaşkanı olan Demirel, bu küfürbaz generallerin Milli Güvenlik Konseyi ve Yüksek Askeri Şuralarda yapılan hakaretlere ses çıkarmadığı gibi daha büyük bir skandala da imza atmıştır. Başbakan Çiller’ın bu generallerin cezalandırılması için talepte bulunulduğu bir zamanda “Bu bir boşalmadır” diyerek Küfürbazların önünü açacak çirkin bir tutum sergilemişti. Bu iğrençliği “Başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyecek kadar ileri seviyelere götüren Demirel’den güç alan nice siyasetçi ortalığı necasete ve lağım çukuruna çevirmiştir. Nitekim CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu defalarca kürsülerden hakaret ve küfür dolu sözler sarf etmiştir. Elbette balık baştan kokar. Demirel gibi insanlar küfür eden generalleri terfi ettirip bir de yapılan iğrençliğe “bu bir boşalmadır” diye kılıf uydurursa olacağı budur. Bir okuyucum yapmış olduğu yorumunda “Çok haklısın. Hükümet bu küfür konusunu kökten halletmek zorunda. Yüksek mevkilerde cezasız kalan bu küfür suçu milletin diline geçiyor. Sokaklarda küfür etmeden konuşamayan insanlar çoğalıyor. Makam ve mevkiye göre davranan hukuk sistemimiz adalet dağıtmıyor. Aynı küfrü bir savcıya, bir hakime yapan üç beş yıl hapis yatıyor. O şehit yakını Lütfü Türkkan’a aynı küfrü etseydi kaç yıl hapis yatardı? Böyle adalet, böyle bir hukuk ile nereye kadar” diyerek bahse konu durumun vahametini dile getiriyor. Gelelim bu hakaret konusunun bir başka yönüne! Eğer hakaret edilen kişi vatandaş olursa mahkemelerimiz kılını kıpırdatmaz iken bir siyasi partinin başkanını eleştirdiğiniz anda ağır cezalar ile karşılaşmanız mümkündür. Gözünüzün yaşına bakmazlar. İnsafsız ve acımasızca ceza verilir hatta yıllarca emek vererek gelmiş olduğunuz sosyal konumunuz birden bire sıfıra indirilir.