Arap Baharı sürecinde İsrail’in, Doğu Akdeniz’de çıkardığı doğal gazın miktarı kendisini bir enerji aktörüne dönüştürmeye yetecek kadar olmuştur. Böylece Rusya’nın, doğal gaz arzında tekel olmasının önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Söz gelimi, Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’nı takiben Haziran 2022’de Avrupa Birliği, İsrail ve Mısır ile Avrupa ülkelerine sıvılaştırılmış doğal gaz satışını artırmak için anlaşma imzalayarak Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltmayı hedeflemiştir. Doğu Akdeniz'de enerji rezervi bakımından 1,7 milyar varil petrol rezervi ve 3,5 trilyon metreküp doğal gaz rezervi bulunmaktadır. Dolayısıyla bölgede küresel güçler ve çok sayıda uluslararası şirket birbirleriyle yarışmakta ve rekabet etmektedir. Gazze felaketine bir de enerji ve para meseleleri açısından bakmak bize bazı ipuçları verecektir.

Yakın zamana kadar Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de nasıl yok sayıldığı ve Türkiye’nin baypas edilerek İsrail doğal gazını Avrupa pazarlarına ulaştıracak Sevilla haritasının yayınlandığı hepimizin hâlâ hafızalarındadır. Bölgede faaliyet gösteren o kadar çok yabancı şirket mevcut ki Doğu Akdeniz’e sınırı olmayan Yunanistan gibi bölgesel ülkelerin ve ABD gibi küresel güçlerin varlığı, bölgenin daha fazla çatışmaya açık bir alan hâline gelmesine yol açmaktadır.  

Söz gelimi, 7 Ekim’den bir hafta sonra, 16 Ekim 2023’te USS Gerald Ford Amerikan uçak gemisi rotasını değiştirerek ve Abdülhamid Han sondaj gemisinin göz mesafesindeki yerde durarak Türkiye’ye gözdağı vermiştir. Bu gözdağı sadece Türkiye’ye karşı verilmemiştir; aynı zamanda Çin’e karşı da verilmiştir. Gerald Ford gemisi Doğu Akdeniz’deyken Kasım 2023’te "USS Dwight D. Eisenhower" uçak gemisi Hürmüz Boğazı üzerinden Basra Körfezi'ne girmiştir. ABD’nin uçak gemileriyle 7 Ekim sonrası gövde gösterisinde bulunmasının sebeplerinden birinin, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlayarak her türlü enerji kaynağını kontrol etmek ve bu konuda İsrail’i öncelemek olduğunu söyleyebilir ve Amerika’nın, Basra Körfezi’nden sıcak denizlere inmemesi konusunda Çin’e uyarıda bulunduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Çünkü 7 Ekim saldırıları sonrasında ABD ve ABD’nin garnizon devleti İsrail’in enerji çıkarları aleyhine gelişmeler olmuştur. 

7 Ekim öncesi İsrail; Mısır ve Ürdün’e yıllık ürettiği 28 milyar metreküp doğal gazın neredeyse üçte birini ihraç ediyorken ve İsrail’in 2022 verilerine göre; İsrail doğal gazının yüzde 63’ü Mısır’a, yüzde 37’si ise Ürdün’e satılıyorken 7 Ekim’den sonra İsrail’in satışları düşmüştür. Diğer taraftan 7 Ekim’den hemen önce, Eylül 2023’te G20 Liderler Zirvesi çerçevesinde Hindistan'ı Orta Doğu ve Avrupa'ya bağlaması beklenen; Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa Birliği arasında imzalanan çok uluslu bir demir yolu ve denizcilik projesi olan "Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru”nun akıbetinin de 7 Ekim ile başlayan süreçten dolayı nereye varacağı şüphelidir. Hâlbuki ABD, Hindistan’ı önceleyen bu rota ile Çin’i dışlamış ve sıcak denizlerden uzak tutmaya çalışmıştır.

Bugün gelinen noktada ABD’nin, sözde yardım bahanesiyle pek çok Amerikan askerini Gazze kıyısına yollayarak bir liman inşa etmesini çok dikkatli değerlendirmeliyiz. Gazze sahili 1 trilyon metreküp doğal gaz kaynağına sahiptir ve İsrail, bu kıyı şeridini kendi kontrolü dışına çıkmaması için uzun zaman abluka altına almıştır. Bir zamanlar dünyanın en yoğun nüfusunun olduğu Gazze’nin Filistinlilerden arındırılıp ele geçirilmek istenmesinin ardındaki enerji boyutunu aklımızdan çıkarmadan gelişmeleri takip etmeliyiz.