Bir ülkede insan haklarını güvence altına almak, devletin asli görevleri arasındadır.

İnsan hakları da hukukun üstünlüğü ile korunabilmektedir.
Bu da anayasa ve yasalarla mümkün olur.
Devletlerin meşruiyeti de, insan haklarına olan yaklaşımı ile paralellik arz eder.
Yönetim erkinin uygulamalarının hukuka uygunluğunu denetleyecek kurum ise yargıdır.
Onun için hukuk devletlerinde bütün işlemler yargıya açık olmalıdır.
Bir ülkenin anayasasının ve yargı kurumlarının olması, o ülkede adaletin tesis edilmesine ve hukukun üstünlüğünü sağlamaya yetmez.
İnsan haklarının korunabilmesi ve güvence altında olabilmesi için anayasanın ve yasal düzenlemelerinde insan hakları hukukuna uygun olması gerekir.
Yani insan merkezli hukuki düzenlemeler olmalıdır.
Bu bağlamda, ülkemize baktığımızda maalesef bunu göremiyoruz.
Halen yürürlükte olan 1982 anayasası, 1980 yılında yapılan ihtilalin ürünüdür. Cunta zihniyetine göre hazırlanmış, militarist, otoriter ve devlet merkezli bir düzenlemedir. İnsan hak ve özgürlüklerini devletin ve TSK’nın çıkarlarının gerisine atmıştır. 
Ülkemizde yaşanan olumsuzlukların merkezinde, ihtilal yasalarına dayanan ideolojik devlet anlayışı vardır.  
 
Bu ideolojik devlet anlayışı, uzun yıllar milletin değerlerini tehdit ve tehlike olarak algılayıp düşman ilan etmiştir.
Yeri geldiğinde askeri darbeleri, yeri geldiğinde yargı darbelerini kullanarak statükoyu devam ettirmek istemiştir.
Üst yargı kurumları, zaman zaman bazı güç odaklarının kuşatmalar altındalar kalabilmektedirler.
Yargı darbeleriyle de hukuk katliamları yaparak keyfi ve ideolojik kararlara imza atabilmekteler.
Mevcut anayasa ve yasalar ile bazı kurumlar, kontrolsüz ve denetimsiz bir güç konumunda olmuşlardır.
Artık gerçeklerle yüzleşmeliyiz. Düşünce ufkumuzu geniş tutalım. Şimdiye kadar olduğu gibi sığ ve dar zeminlerde çare aramayalım.
Anayasa değişiklikleriyle resmi ideolojinin tabularına ve kutsallarına artık dokunalım.
Çünkü toplumsal sorunlarımızın, dramlarımızın ve kavgalarımızın altında ideolojik tabular yatmaktadır.
Anayasaya kısmi değişiklikler yetmez.
Anayasalar herhangi bir ideolojiye dayanmamalı. Toplumun çoğulcu yapısına göre, her inanç grubunun kendi hukukuna göre yaşam tarzını sürdürebilecek şekilde insan merkezli bir vatandaşlık anlayışıyla yeniden yazılmalıdır.
1982 anayasası, değiştirilemez maddeleri de dâhil, milletin inançlarıyla örtüşmeyen bütün maddeler değiştirilmelidir.

- - - - -