Eğer İngilizlerden bağımsızlığını kazanan ABD gibi olsaydık “Kurtuluş/ İstiklal Savaşı” denilmesinde bir sakınca olmazdı. Nitekim bir çeşit köle durumundaki İrlandalı, Alman, İngiliz ve Fransızlardan meydana gelmiş Amerikan kolonileri 1756-1763 yılları arasında İngiltere'nin Avusturya, Fransa ve Rusya ittifakıyla yaptığı savaşlardan (Yedi Yıl Savaşları) yararlanarak, bağımsızlığını ilan etmesi sonucunda bağımsızlığını kazanmışlardır.

Nitekim savaşın başlarında George Washington, Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan ve özgürlük isteklerini dile getiren Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladı (4 Temmuz 1776). Sonradan 4 Temmuz günü ABD bağımsızlık günü olarak kabul edilmiştir. Altı yıl süren savaş sonunda, George Washington komutasındaki koloni güçleri tarafından yenilgiye uğratılan İngiltere; geri çekilmiş ve 1783 yılında Paris antlaşmasıyla 13 koloninin bağımsızlığını kabul etmiştir. Bağımsızlıklarını ilan eden koloniler, içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan Amerika Birleşik Devletleri'ni kurdular (1787). 1789'da Anayasanın tamamlanıp onaylanmasıyla yeni bir ulus ve Amerikan üst kimliği doğmuştur. İşte “Kurtuluş/İstiklal Savaşı” ifadesi Amerikalılara yakışmaktadır. Fakat “ben ezelden beri hür yaşadım hür yaşarım” diyen Türkler için geçerli değildir ve olamaz.

Peki, neden ısrarla “Kurtuluş/İstiklal Savaşı” ifadesini veya “bağımsızlık” kavramını kullanıyorlar? Bunun en makul cevabı şu şekilde olsa gerektir:

Yunan, Ermeni ve Fransız askerlerini bozguna uğratan komutanların çeşitli mahkeme ve idamlarla ortadan kaldırılmasını fırsat bilen bazı gayrimüslim azınlıklar; Türk kimliğine bürünerek Müslümanları ezmek hatta ellerinden gelse yok etmek istemişlerdir. Bunu yapabilmek için İngiltere ile birlikte “Halifelik” kurumunun kaldırılmasını en önemli araçlardan bir tanesi olarak görüyorlardı.

Bu iş için öncelikle bir kurtarıcıya ihtiyaç duyuluyordu. Bu kurtarıcıdan başta halifelik kurumu olmak üzere İslam dinine ait bütün aidiyet ve sembollerinden halas kılması isteniyordu. İşte bu nedenle ısrarla “kurtuluş/istiklal/bağımsızlık” kullanılmasının en basit izahı budur.

Her ne kadar Meclis ve düzenli ordular kurulurken birinci maddede “halifenin esaretten kurtarılması” ifadesi kullanılmış olsa da fırsat ele geçirildiği anda derhal bu söylemden uzaklaşılmış gerçek tavır ve tutum ortaya çıkmıştır.

Ey Türk Kardeşim ve Müslüman Anadolu İnsanı…

Sakın Rum, Yahudi ve Ermeni dönmesi olduğu halde bu vatanı ben kurtardım diyerek yıllarca ensemizde boza pişiren kişilere inanmayınız. Bunlar soyadı kanununu kullanarak geçmişteki gayrimüslim izlerini silmişler ve sahte Türk adlarını kullanarak biz Türkleri aldatmaya çalışmışlardır. Doğruları söyleyen kişileri ise acımasızca asmış ve ortadan kaldırmışlardır.

Biz Türkler tarihin hiçbir döneminde esir olmadık. Daima düşmanı esir ettik. Nerede kaldı “kurtuluş/istiklal” savaşı veya bağımsızlık gibi hakaret içeren söz, tutum ve davranışlar.Büyük Haçlı ve Moğol saldırılarında dahi esir olmadık. Bilakis esir olan Müslüman topluluklara cihangirliğimizle örnek olarak Anadolu topraklarından hepsini temizledik.

Kılıç Arslanlar, Haçlıları nasıl cehenneme göndermiş ise Sultan Baybars Moğol kâfirlerini Ayncalut’ta yok etmiştir. Bu İslam düşmanları bir daha Müslümanlara tecavüz etmeye cüret edememişlerdir.

Son yıllarda Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Celalettin Harzemşah, Ertuğrul Gazi, Sultan Osman Gazi ve Oruç Reis gibi yiğit Türk komutanlarının cengaverlik hikayeleri; dizi film şeklinde ortaya konuluyor. Türklerin boyunduruk altına alınamadığını çeşitli senaryolarla film şeklinde göstermeye çalışan gayretli insanlar var. Yaptıkları bu güzel çalışmalar dünyanın her yerinde hayranlıkla Türklerin tarihin derinliklerinden gelen hürriyet ve özgürlük aşklarını bütün dünyaya ispatlamış durumdadırlar.

O halde gayrimüslim azınlıkların ve İslam düşmanlarının biz Türkleri daha fazla aşağılamasına müsaade etmemek için kahraman ecdadımıza yapılan hakaretlere bir son vermek zorundayız. Aksi takdirde ecdadımızı kurtuluş, istiklal ve bağımsızlık gibi kavramlar ile Türkleri küçümseyerek bizleri şanlı geçmişimizden koparmaya çalışan fena insanların tuzağına düşmüş oluruz, vesselam…