Kaderin bir cilvesine bakın ki; Donanmada ve askeri öğrencilik yıllarımda en az komünistler kadar Fetocularla mücadele etmiştim. Çünkü namaz kılan bir öğrencinin ayakta kalması, en çok Fetocuları rahatsız ediyordu.
O yıllarda FETÖ örgütünün ima ile namaz adında dinde yeri olmayan bir uygulaması vardı. Asla namaz kılmaz ve kılanları derhal vazgeçirmek için türlü türlü çirkin tezgahlar kurarlardı.
Haklı oldukları yönler de vardı. Zira 12 Eylül 1980 askeri darbesinin cunta lideri Kenan Evren’in namaz kılan askeri okul öğrencilerine karşı amansız bir düşmanlığı vardı. Defalarca televizyona çıkar “netekim, askeri okullardan binlerce öğrenciyi attık” diye övünürdü.
Deniz Harp Okulunda da işler çok kötüydü. Sınıfın en başarılı öğrencileri hatta Deniz Lisesini birincilikle bitiren öğrencilerin hiç gözünün yaşına bakılmamış “namaz kılıyor” diye askeri okuldan atmışlardı. Bu yüzden öğrenciler benim namaz kıldığımı görünce “aman ne yapıyorsun seni de okuldan atacaklar” diye beni korkuturlardı.
Fetocular benim açıktan namaz kıldığımı görünce küplere biner “bu donkişota uymayın çok yakında okuldan atılacak” diye kandil günlerinde dahi namaz kılan birkaç öğrenciyi korkuturlardı. Nitekim son sınıfa gelinceye kadar bir Libyalı öğrenci haricinde namaz kılan görmemiştim. Demek ki çok gizli kılıyorlardı.
Ne gariptir; askeri okulda hiçbir arkadaşım yoktu. Komünistlerle zaten çatışma halindeydik. Fetocular ise bütün dindar öğrencileri benden korkutmuşlardı. Bir iki tane pervasız öğrenci dışında hiç kimse ile konuşmuyor arkadaşlık etmiyordum.
Öğrencilik yıllarımda en önemli arkadaşım; Heybeliada mendireğindeki yıldızlardı. Büyükada’dan gelen çam kokusu ve Marmara denizinin güzel manzarası bana yetiyordu. Ders aralarında ve özellikle dinlenme zamanlarında mendirekte yürüyüşe çıkar ruhumu dinlendirmeye çalışırdım. Çok yorgundum zira bazı öğrencilerle yumruklu kavgalarım olmuştu.
Deniz Harp Okulunda dördüncü sınıfa geçince, Tuzla’daki yeni binaya taşındık. Son sınıf öğrencisiydim ve Fetocuların iddialarının aksine hala okuldan atılmamıştım. Okul idaresi taşınma telaşından olsa gerek o yıl benimle çok az uğraştı ve sonunda anneciğimin duaları ile Deniz Harp Okulundan mezun oldum.
Subay olduğumda biraz daha rahat edeceğimi düşünmüştüm. Fakat nerde? Hayatımın en üzüntülü yılını 1987’de yaşamıştım. Canım kadar sevdiğim altı öğrenci 8 yıl sonunda son sınıfa geldiği yıl; okuldan atılmıştı. Darbeci Evren’in zoruyla yeni yasalar çıkarılmış atılan askeri okul öğrencilerine akla hayale gelmeyecek ağır yaptırımlar uygulanıyordu.
İstanbul’da Hücumbot Filosunda Atış Kontrol Subayı olarak görev yapıyordum. Çok geçmeden Deniz Harp Okuluna gitmem istendi. İşte burada ne olduysa oldu. Hayatım boyunca unutamayacağım sorgulama ve tartışmalarla karşılaştım. Dilerseniz bunu bir sonraki yazımda paylaşayım, vesselam…