Altı yüz yıl yaşayan Osmanlı İmparatorluğundan sonra kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Barış Konferansında dünya devletlerine Egemen ve bağımsız bir Türk Devleti’nin varlığını kabul ettirdi. Bundan sonrasında gösterilen çaba, ülkenin kalkınması ve değişimi için yapılan Kemalist Devrimlerin ana hedefini ortaya koymaktı.
Yeni kurulan Türk Devleti’nin modernleşmesi!
Tam da bu nokta da ayrı düşünce kutuplaşmalarının oluştuğu zannındayız.Modernleşme ve Batılılaşma kavramlarının birbirinin yerine kullanılması yanlışı.Oysa ikisi çok farklı kavram ve anlamlarla yüklü!
Batılılaşma nedir modernleşme nedir? Düşünelim!
Batı bu uygarlığı tek başına mı yaratmıştır? Yunan ve Latin tarihi, Mısır ve Bizans tarihi,Ellenistlikkültür, Doğu ve İslam tarihi ve hatta ilk çağ medeniyetleri,Asurlar,Sümerler, Babiller bu oluşumun dışında tutulabilir mi?İnsanlığın binlerce yıllık süreç içinde katkılarıyla oluşan değerlere KENDİözgürlükçü,bilimsel ve akılcı hayat felsefelerini ekleyerek oluşturdukları bir uygarlıktır onların ki! Bizim başarısızlığımızın ana nedeni, KENDİmizin olanı dışlayıp, gülüyle dikeniyle bu medeniyeti almaya çalışmamızdır.
Bergson’un dediği gibi; “Bu günün ışığından maziyi görme keyfiyeti”yaptığımız. Oyun halen devam ediyor,biteceğe de benzemiyor.Oysa ki perde çoktan indirildi.Ne zaman ki ülkemizde “Düyunu Umumiye İdaresi”kurulmuştur,bu oyunun seyri o an değiştirilmiştir,oyunun yönetmenleri tarafından.
Sınırları çizilmiş hadleri durmadan zorluyoruz fakat ötesine geçemiyoruz?
Neden?
Ahmet Hamdi Tanpınar, bizim edebiyatımızın gelişememesine karşın gözümüzün önünde gelişen Rus edebiyatı için şöyle bir yaklaşımda bulunur. “Bizim insanımızda reel hayata inanmak yoktur.Dinimizde günah çıkarmanın bulunmaması da ferdin daima kendi içine yönelmesini men etmiştir.Aleni itiraf müessemiz çalışsa işte o zaman yapılan yanlışları görme yeteneğinede sahip olabiliriz.”Edebiyat alanında yapılan bu öz eleştiri yaşanan toplumsal kaosumuzunda tek nedenidir diyebilir miyiz? Bizce evet çünkü; Edebiyat hayatın ta kendisidir.Çıkarımları, tüm sosyal,toplumsal ve bireysel durumlara uyarlanabilir.Yeniliklere hurafe fikirlerle ayak direyenlerin de,yenilikçi beyinlerin de tek eksiğidir sorgulama eyleminin yokluğu.Çağdaşlamayı,batıcı olmayla bir izdüşüm görmeye devam ettiğimiz sürece trenin raydan çıkmasına şaşmamak gerek.
Halet_iduruşumuşda ki komedi;Batıya hızla giden trenin içinde yüzümüz doğuya doğru koşmaya çalışmamız !
Seyrani’nin şu beyitleri nasılda az sözle açıklar devrin ,yerine yenisi konamamış bir devlet otoritesi ve tam bir teşkilat oluşturulmadan yıkılmaya çalışılan eski sistem ve fikir hayatının uğradığı yıkımı:
Alemde bir devir dönüyor amma
Devr_i İngiliz mi,Frenk mi bilmem
Halli asan değil,müşkil muamma
Zulm_i zalim göğe direk mi bilmem!
Medenileşme çabalarımızda izlediğimiz yol tarihsel seyriyle sahnede halen.Şimdi oyunun neresindeyiz?Yeni perdenin takdimi,AB üyeliğine ne pahasına olursa olsun girme şuursuzluğu!
Amaç ;Türk dış politikasının temel hedefi “Medeni”devletler topluluğuna katılma!
“Batı ile aynı kaderi paylaşmak”sloğanıyla imzalanan Ankara anlaşması gerçekten Türk siyaseti ve 200 yıl önce yola çıkılan amaç için bir başarı mıdır?
Ve sonrasında gelişen olaylar bize ne vaad etti!
1999,Adaylık statüsü Helsinki Zirvesinde kazanıldı!
2005’de Müzareke süreci başladı! Alman Hiristiyan Demokratları Lideri Angela Merkel’in başı çektiği Avusturya ve Fransa tarafından desteklenen AB ülkelerinin ortaya koyduğu karşı çıkış noktasını çok iyi anlamak gerekir.Ortaya koydukları tavır gayet nettir.Türkiyenin Türk ve Müslüman Kimliğinden kaynaklı karşı duruş!
Samimi değiller hiç bir zaman olmadılar! Bunun görülmesi gerek.Toplumca dışlanmışlık travmaları yaşamamıza gerek var mıdır?
Etkileşim ve sosyal kimliklerin tanımlanması “İlk temas”la toplumların birbiri hakkında fikir edinmesini sağlar der Wendt.Yaklaşık 200 yıldır süren sorunun kaynaklarından birisi de sanırım bu ilk temas!
Avrupanın Türklerle ilk teması!AB üyeliğinin sürekli önünün kapatılmasının reel nedenlerinden yalnızca birisi!Kafalarda canlandırılan kurgulamalarla sahneye konulan aldatmaca oyunlar silsilesi.
Kendimize dönüp sormamız gereken en önemli soru;Türkiye,Türkiye Cumhuriyetinin ilanıyla kazanılan yeni Türk kimliğini ve modernleşme çabalarını AB’ye üye olarak resmileştirme çabasındadır.Türkiyenin böyle bir onaya ihtiyacı var mıdır?
Başkalarının eline bakmaktan kendi elimizdeki hazineleri zamana çaldırmaya devam ediyoruz.Bunun farkına ne zaman varacağız?
Son sözü ve sorunun çözümünü iki beyitle,Yahya Kemal Beyatlı söylesin istiyorum.
“Ne harabiyim ne harabatiyim,
Kökü mazide olan atiyim....