BİR SOKAK RETORİĞİ-1-
Benim,senin,toplumun çocuklarıydı onlar!
Korkunçtu yaşadıkları hayat,Daha korkunç karanlıklara sığındılar.
Kavga ;İlk öğrendikleriydi ,Ve ilk kavgaları, hayatın kendisiyleydi....
Her hayat bir öykü,her insan bir hikaye.Onların masalları olmalıydı oysa!
Karnaval yeri misali ışıklı caddeleriyle kentlerin albenisine inat, karanlık ve ürkünç arka sokak hikayeleri onların hayatları.Güneş batıp da karanlık kaplayınca başlıyor asıl acıları.
Kaldırımların üzerinde, çaresiz ve bir başına bırakılmışlığın ezikliğiyle dolaşan küçük gölgelerin hüzünlü hayat mücadeleleri.
Siz görmezsiniz ben görmem fakat gökyüzü siyah yorganını üzerine çekip uykuya çekildiğinde değişir yaşamın rengi.Soğuktan sokakların bile morarırken taştan yüzleri,biçare minik yürekler o taştan yüzlerde ararlar şefkati.
IreneCao “Bazen her şeyi görmek için gözler yetmiyor öyle değil mi?”diye sormuş ya!
Evet;Yetmiyor.Gönül gözü açık olmadıkca,gören gözler görmez oluyor malesef!
Her toplum kendine göre adlandırmş onları “Tahtakuruları,tutkalcılar,arabiler,evsizler,hayatın tozları”...Biz de en yaygın kullanımıyla”SokakÇocukları”.Doğuştan suçlu damgasıyla hayata bilmem kaç sıfır yenik başlamak zorunda bırakılan çocuklar!
Kim bu çocuklar,neredengeldiler,kimlerin tedbirsiz ve düşüncesiz hayatının bedelini bir başlarına ödemeye mahkum edildiler.
Durkheim’a göre “Suç,ortak bilincin yasakladığı hareketlerdir”Buçocuklar,çocuk bedenleriyle hangi tabuları yıktılar,toplumun hangi ortak bilincine direniş gösterip suçlu ilan edildiler?
Yaşadığım şehrin sokaklarına bir hayal_etsaldım,gezdirdim.Kentin arka sokaklarında ki yarı nefesli insanların ,acı çığlıklarını duydum.Yarıçıplak,yarı aç yarı tok hayatlar gördüm.Sefil yaşamlarına ,kirli yüzlerine inat gülümsemeyi bırakmamış sevgiye aç çocuklar !
Üstat; “Gözler,ya merhamet ya da nefretin ışıldadığı bir kandildir der!”Onların gözlerine bakma cesaretiniz oldu mu hiç ? Bir maniniz yoksa bakın o gözlere bir kez olsun! Bize ne oldu böyle bir toplum olarak? Bir zamanlar ne kadar duyarlı insanlardık.Komşumuz aç yatarken tok yatamazdık.Yokluk yıllarının insanlarıydık ,ama olanı paylaşmayı biliyorduk.Bizim zamanlarımızda sokaklar çocuk doğurmuyordu, “Sokak Çocuğu”diye adlandırılan.
Çocukluğunu zamansız terk etmek zorunda bırakılan bu çocukların suçu ne peki? Yağmurlu ,karlı günler onlara en büyük işkence.Sahip oldukları; ceplerinde taşıdıkları “Kelebekler”,sahipsiz hayatlarına çaresiz yakıştırdıkları,adına“Sinyal”dedikleri yaşam mücadeleri. “Tantana,ten tene” yöntemleri yaşama devam adına tek bildikleri.“Belaolma,sana gelen beladan uzak dur”sloganları!
Hayata,boyadıkları suratsız ayakkabı ipleriyle,sattıkları kağıttan mendillerle tutunmaya çalışan minik eller. Hani bizler “yaratılanı severdik yaratandan ötürü ?” Dünyada adil olan tek şey, her kesin bir gün ölecek olması olsa da,onların da hakkı insanca yaşamak! Çocukca hayaller kurmak !