Biz namaz kılanlardan değildik

Kur’an’da geçen şu ayetten Türk toplumu olarak maalesef ders alamamış durumdayız.  “Sizi şu yakıcı Cehenneme sokan nedir? Onlar ise ‘biz namaz kılanlardan değildik’ derler (Müdessir Suresi 41-42)”

Elbette namaz hakkında başka ayetler de vardır. Direkt olarak namazdan bahseden 86 ayetin meallerini bir makalemde belirtmiştim. Ne çare ki; dünya üzerindeki Müslüman toplumları içinde namaz konusunda duyarlı olmayan bir ülkede yaşıyoruz. Zira yapılan anketlerde ancak 10 kişiden bir tanesi; farz olan namazlarını kılmaktadır.

Ramazan ayı gelince halkımızın büyük bir kısmı oruç tutmaya başlar. Hatta sünnet olan teravih namazını da kılan insanlarımız vardır. Lakin ramazan bayramı namazını kıldıktan sonra büyük bir çoğunluğu namazını terk etmektedir. Peki, bu büyük yanlışlığın sebebi nedir?

En büyük sebebi aile ikincisi ise devlettir. Cehalet ve vurdumduymazlık insanların büyük bir çoğunluğunu cehenneme sürüklemektedir. O halde bu ciddi soruna çareler arayıp düzeltmeye çalışalım. Zira durum vahimdir.

Ticari gemiler ile yaptığım seferlerde sık sık Müslüman ülkelere gitmiştim. Özellikle Arap kardeşlerimizin namaz konusunda gösterdikleri ciddiyeti görünce kendi ülkemde yaşanan yanlışlıkları daha iyi fark etmeye başladım. Ne diyanet hocaları ne de eğitim sistemimizde görev yapan öğretmenlerimiz; namaz konusunda gerekli hassasiyetlere sahip değildiler. İçlerinde istisna olanlar varsa da azdır.

Önce devletin vazifesini yapması gerekiyor. Özellikle de diyanette çalışan insanlar, gerçek namaz şuuruna sahip olmalıdırlar. Siyasetle ve çevre düzenlemesi ile ilgilendikleri kadar namaza önem verseler büyük bir ilerleme kaydetmiş oluruz. Örneğin cami girişlerinde “çorapsız girilmez” yazılarını görürsünüz. Bazı cami imamları, Müslümanları adeta “camiden kovmak için fırsat arıyormuş” gibi bir görüntü verirler. Hâlbuki hiçbir kimseye Müslümanları camiden çıkarmak yetkisi verilmemiştir.

Diyanet teşkilatı hutbe ve vaazlarda namazın farz olmasından çok az bahseder. Bunun yerine ülke ekonomisini dert edinmenin daha yerinde olduğunu düşünürler. Uzun uzun siyasi değerlendirmelerden bahsederler. Yahu! bu işi bırakın da biz basın mensupları yapsın. Siz kendi işinize bakın! Allah’ın emirlerinin yani farz ve yasakların tekrar tekrar anlatılması gereken vaaz kürsüsünden ve hutbe okunan minberden böyle hususları anlatmayın!

Bu konuda yaramız çok derindir. Fakat kısa kesip aile konusuna da değinmek gerekiyor. İşte Ramazan ayı bir fırsattır. Bu fırsatı iyi değerlendirip aile fertlerimizi namaza alıştırabiliriz. Öncelikle yapmamız gereken kendimizin bizzat namazlarımızı kılmak yükümlülüğüdür.

Farz namazda riya olmaz. Yani göstere göstere namaz kılsanız kimse size “gösteriş için namaz kılıyor” diyemez. Bu nedenle namaza giderken, gelirken açık açık bunu ifade etmelisiniz. Evinizde seccade bulundurduğunuz gibi işyerlerinde de abdest alma ve namaz kılma yerleri tahsis etmeniz gerekiyor. Yoksa talep etmeniz lazımdır.

İşyerlerimizi de bir aile gibi düşünmeliyiz. Namaz kılanlara vakti gelince “gel beraber cemaat yapalım” benzeri sözlerden kaçınmamalıyız. Elbette bunu kimseyi küçümsemek için değil “Allah rızası için” yapmalıyız.

Aile içinde çocuklarımız daima büyüklerini taklit ederler. Namaz kılan anne ve babanın çocukları büyük ölçüde namaza alışkın olurlar. Elden geldiğince farz namazları vaktinde kılmaya çalışmalıyız. Çevremizdeki insanlar da bizi namaz kılarken görür iseler bu da iyidir. Elbette en güzeli cemaatle namaz kılmaya alışmaktır. Evimizde aile ve çocuklarımızla beraber namaz kılarak bu büyük bir huzur ve mutluluk ortamını sağlamak; boynumuzun borcudur.

Ramazan ayının en önemli ibadetlerinden bir tanesi şüphesiz teravih namazıdır. Sözlükte “rahatlatmak, dinlendirmek” anlamlarına gelen tervîha kelimesinin çoğulu olan terâvih, dinî bir kavram olarak, Ramazan ayında, yatsı namazından sonra kılınan sünnet namaza verilen isim olarak geçmektedir.

Mahmut Bıyıklı ne güzel demiş: Teravihte gülen çocuklar,/ Bütün duâlar ezberinde/ Ama melek mi gıdıklıyor ne/ Gülüyorlar namazın orta yerinde. Teravihte gülen çocuklar,/ Elbet susmayı da bilirler/ Kaş çatmasa büyükler/ Tam otuz gün gelirler. Teravihte gülen çocuklar,/ Mü’min, cemaatin hepsinden/ Ne kızarsın imam amca/ Orman bıkar mı kuş sesinden.

Çocuklarımıza ve yeni namaza başlayanlara 20 rekat kılmak yerine 8 hatta 4 rekat kılmasını tavsiye edebiliriz. Çünkü farz namaz kadar öncelikli değildir. Zaten adı üstünde rehavet, huzur ve huşu namazıdır. İftarda karnımızı şişirip sindirim sistemimizi rahatlatmak için tavuk gagalaması gibi namaz kılmak; kimseye huşu ve huzur vermez. Bu noktayı iyi anlamak gereklidir. Hatta imam ve müezzin efendiler cemaati namaza alıştırmak için salavat ve ilahiler ile namazları şevkli hale getirseler; kim bilir belki daha güzel olacaktır, vesselam…