‘’Ben teyzenlere gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır!’’
‘’Ben komşulara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır!’’ Annesi, babasını hep bekledi...
Bir gün olsun ‘’Baban gelirse, beni hemen çağır!’’ demeden evden çıkmadı! Babası Çanakkale Savaşı’na katıldığında, Cevdet Dede annesinin karnındaydı henüz...
*********
Aradan yıllaaaar geçti...
Anacığı ihtiyarladı...
Yine bir yere gideceği zaman önce gideceği yeri bildirir, hemen ardından da tembihlerdi: ‘’Baban gelirse, beni hemen çağır!’’ Hastalandı, ölüm döşeğine düştü...
Yakınlarına “Bana iyi baktınız, hakkınızı helal edin!” dedi.
Sonra Cevdet Dede’ye döndü:
“Baban gelirse ona ‘Annem seni hep bekledi’ de!’’
Birden irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümsedi:
“Hoş geldin bey, hoş geldin!”
Ardından ruhunu teslim etti...
********
Atalarımızın, kendilerinden sonra gelecek olan nesiller için, düşman karşısında verdikleri büyük direnişin öyküsüdür Çanakkale Savaşı…
Gencecik fidanların, vatanları uğruna bir daha geri dönmemek üzere gittikleri savaşın öyküsüdür Çanakkale...
Çanakkale Zafer’inin hangi şartlarda kazanıldığını görmek için, sadece askerimizin yemek listesine bile bakmamız yeterli…
15 Haziran 1915
Sabah: Üzüm hoşafı Öğle: Yok Akşam:Üzüm hoşafı Ekmek: Tam
15 Haziran 1915 Sabah: Yok Öğle: YokAkşam: Üzüm hoşafıEkmek: Tam
26 Haziran 1915Sabah: Yok Öğle: Yok Akşam: Yağlı buğday çorbası
18 Temmuz 1915S abah: Üzüm hoşafı Öğle: Yok Akşam: Yok Ekmek: Yarım
8 Ağustos 1915
Sabah: Yarım ekmek Öğle: Yok Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı Ekmek: Yok
21 Temmuz 1915’ten itibaren, yeterli miktarda ekmek ve un kalmadığı için ordunun emriyle ekmek 500 grama indirilmiştir.
******
Ne yazık ki ecdadın tarih yazdığı, büyük fedakarlıklarla kazanılan bu topraklarda şimdi düşmandan korktuğu için vatanlarını terk edip, yurdumuzda sığıntı gibi yaşamaya razı olan mülteci, rüzgarı esiyor!
Ve yine ne yazık ki ecdadın tarih yazdığı yaşlısından gencine; kadınından erkeğine kadar savaşarak kazanılan bu topraklarda yaşayan şimdiki gençlerimiz, parayla askerlik yapıyor! Pardon yapmıyor! Parayı verince yapmış sayılıyor!
Hatta sırf askerlik yapmamak adına yabancı kızlarla evlenip, başka milletin vatandaşı olan gençlerimiz bile var!
Bunları gördükçe, duydukça aklıma yaşları 12 ile 17 arasında değişen cesur, yürekleri vatan sevgisi ile dolu, 120 Vanlı çocuk geliyor! Bu çocukların hayalleri, aileleri, okulları yok muydu…? Da hepsini hiçe sayarak küçücük yaşlarına bakmadan geri dönemeyeceklerini bile bile gönüllü oldular? Ölümden korktukları için olmadık şeyler yaparak askerlikten kaçan gençlerimiz, ecel kavramını öğrenememişler! Yazık… ‘’Şehitlik’’ ve ‘’Gazilik’’ kavramını hiç öğrenememişler!
Çocuklarına ve torunlarına anlatacak bir askerlik anısı bile olmayacakları için koca bir yazık daha… Artık onlara, Ziraat Bankasının önünde askerlik bedelini öderken yaşadıkları duyguları, ya da sırf askerlikten kaçmak için yabancı bir ulusun kimliğine nasıl geçiş yapıldığının sürecini ve yabancı bir ulusun kimliğini taşırken neler hissettiklerini gururla (!) anlatırlar? Cesur yürekli, kalplerinde bir tek vatan aşkı taşıyan 120 Vanlı çocuğun, Çanakkale Cephesinde üzüm hoşafıyla savaşan askerlerimizin, onları yetiştiren anne babaların ve üzerine bastığımız toprakları bizlere vatan yapan, şehadet mertebesine ulaşmış bütün şehitlerimizin ruhları şad olsun…
Ve kısa bir not: Görünen odur ki askerlik bile bir nasip işi! Nasip olmayacak olan gider, yabancı bir ulusun kimliği altına girer, bir diğeri bedelli askerlik adı altında üç kuruş vererek atalarımızın canları, kanlarıyla bizlere vatan yaptıkları bu topraklar da askerlikten muaf oluverir… Bir de askerlikten kaçmak için sakat raporu alanlar var!
Sahi onlar, bu topraklarda hangi yüzle adım atabiliyorlar?