Büyük hazine

İslam dini için mübarek kabul edilen Kurban Bayramı’nı milyonlarca gönül insanı tarafından idrak edildi. İbadetlerini yerine getiren binlerce insan Allah’u Teâla için kurbanlarını kestiler. Ve büyük ibadet olan inançlarını hifa ettiler.
Yığınla et kesip buzluğu tıka basa et depolamak mıdır bayram? Yoksa büyük ve cüsseli olanı seçip gösteriş yapmak mıdır?

Bayram nedir sahi?

Kesilen kurbanların paylaşmak olduğunu unuttuk en çok. Gönüller yapmak olan amellerimize kötü fikriyatlar gölge düşürdük. Kendimizi düşünmekten çevremizi görememe haline geldik. Aç yatan komşu kim ne demeye kalmadan, komşunun ismini dahi bilemez duruma geldik.

Kurban Bayramı sadece bir et kesilen bayram değil; yoksulların da düşünüldüğü, birlik ve beraberliğin pekiştiği dini bir ibadettir. Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban dinî bir terim olarak, Allah’a yaklaşmak ve O’nun rızasına ermek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.

Allah'a kurban edilen kurbanlık hayvanlar kesilirken, kesilen etlerin ihtiyaç sahiplerini bulacağı bir bayramdır. Bu süreç hem sevinçle hem de manevi duygularla kutlanmalıdır. Gönüllerin birlikte olduğu duaların birbiri sırası ardından yarıştığı karın dolup taşmasından çok gönüllerin doluş coşma günleridir.

Kurban gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan mali bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur.

En temelde Allah’ın rızasını kazanmak olan kurban kesme ibadetinin farklı yollara çekiştirip kötü emellere alet etmek ne doğru ne de insanlık açısından etik bir harekettir. Bu ibadetin ruhunda Hakk’a yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban, bir Müslümanın bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir. Bu nişaneyi layıkıyla üzerimize yapıştırıp onu layıkıyla taşıma görevi de yine bizlerdedir.

Yaşadığımız bu anların değerini ve en uç noktasında yer alan hazinenin kıymetini iyi kavramamız lazım. Amaçlar dışına çıkmadan, belirtilen yolları sapmadan, hakkaniyetli, gönüllerimizde yer alan hakiki iman ile, doğru ve ahlak çerçevesi içerisinde, sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmadan, buğzetmeden ve gönül rahatlığıyla ibadetlerimizi yerine getirmeliyiz.

Şek ve şüpheye mahal vermemeliyiz. Nitekim, şek ve şüphe ile iman olmaz.