Büyük Okyanusta Zaman (2)

Akdeniz ve Atlas Okyanusunu 15 günde geçerek Panama’ya geldik. Burada meşhur Panama Kanalı’na girip 3 doktan (havuzdan) geçerek deniz seviyesinden yaklaşık 100 feet (30 metre) yükseklikte suni bir göl olan “Gatun Gölüne” çıktık. Yarım günlük bir kanal geçişinden sonra yine 3 adet havuza girerek bu sefer Pasifik sularına indik. Yükümüzü planlanan limanlara tahliye ettikten sonra, boş olarak Kanada’nın Vancouver limanına hareket ettik. Buradan yüklediğimiz sülfür yükünü Malezya’ya götürecektik. İşte anlatacağım ilginç yolculuk da böylece başlamış oldu. Denizde zaman karadakinden farklıdır. Eğer batıya doğru gidiyorsanız günler uzamaya, doğuya doğru gidiyorsanız kısalmaya başlar. Her 15 derecede bir (900 deniz mili mesafede), saatlerinizi 1 saat ileriye veya geriye almak zorundasınızdır. Aksi takdirde yerel saat adını verdiğimiz bölgenin kullandığı saatten farklı bir saati kullanmak zorunda kalırsınız ki, bu durum işlerinizi bir hayli güçleştirecektir. Bu nedenle batıya giderken iki günde bir defa saatlerimizi geri alıyorduk. Yolculuğumuz süresince bir günümüz ortalama 24,5 saat sürüyordu. Bütün insanlar bir günü 24 saat olarak yaşıyorken bizim yarım saat fazla geçirmemiz tuhaf bir durum meydana getiriyordu. Fazladan yaşadığımız bu saatlerin bir telafisi olmalıydı ve Kanada’dan ayrıldıktan bir hafta sonra bunun bedelini almış olduk. 179 Derece Batı Boylamının sonuna gelmiştik. Haritalarda “Gün Değiştirme Çizgisi” adı verilen 180 Derece Boylamı yazıyordu ki, bu boylamı geçerken gemi jurnaline bir gün ilave etmek zorunda kalmıştık. Seyir defterinde günlerden “Salı” yazmasına ve ertesi gün “Çarşamba” olmasına rağmen bir gün sonrasını yani “Perşembe” gününü yazmıştık. Seyir defterinin o gününde Salı ve Perşembe birlikte yazıyordu. Anlaşılan her gün fazladan yaşadığımız yarım saatlerin bir bedelini bu noktada almış oluyorduk. Sonunda Çarşamba gününü hiç yaşamadan yolumuza devam ettik. Malezya’da gemiden ayrılarak İstanbul’a döndüm. Jules Verne’in “80 Günde Devri Âlem” romanına nazire yaparcasına 77 gün sonra evime geri gelmiştim. Gerçi roman kahramanları hep doğuya doğru ilerlemiş ve bir gün daha fazla yaşamışlardı. Lakin dünyayı turladığınız takdirde günlerde değişiklik oluyordu. Evime döndüğümde takvime göre 78 gün geçtiğini görüyordum. Jules Verne’in romanında yolculuk 81 gün sürmüştü fakat takvimlere göre 80 gün geçmişti. Biz ise Macellan’ın rotasında gitmiş yani dünyayı batıya doğru kat etmiştik. Macellan ve denizci arkadaşları gibi bir gün az yaşamıştım. Hâlbuki roman kahramanları ise bir gün fazla yaşamışlardı. Eğer dünyayı bir defa enlemesine turlayıp kat ederseniz siz de bu durumu yaşarsınız. Üstelik gemide çalıştığım için maaşımı da 78 gün olarak almıştım. Kısaca söylemek gerekirse bir gün daha az yaşamış ve çalışmadığım halde fazladan 1 gün ilave edilmişti. İşte bu yolculuğumun diğer seferlerden farklı olmasına bu “Gün Değiştirme Çizgisi” neden olmuştu. Bu çizgiden geçen her yolcu, takvimini 1 gün öncesine veya sonrasına almak zorunda kalır. Ben “böyle bir şey yapmayacağım” diyemezsiniz, zira bulunduğunuz ülkenin tarih ve zamanına uymak zorundasınızdır. Aksi takdirde her şey karışacaktır. Evet, dünyanın yuvarlak olduğunu böylece test etmiş oldum. Gerçekten de yuvarlakmış! Eğer İstanbul’a döndüğümde yaşadığım gün sayısı İstanbul’dakiler ile aynı olsaydı “dünya yuvarlaktır” denilemezdi. Zira dünyayı enine doğru batı istikametinde bir defa dolaşan bir insanın 1 gün daha az yaşaması gereklidir. “Formula 1” yarışlarına benzetecek olursak, dünya bize bir tur bindirmiş oldu. Bu sayede bir gün daha az yaşamış, güneşin doğuş ve batışını bir gün eksik görmüştük.