Daha 17 yaşında gencecik bir kız. Hayatının baharını dahi yaşamayan,  çocuk yaştaki bir genç. Adı Cansel.  17 yaşında hayatını sonlandırmasına sebep olan aşağılık bir insan. Adı çok önemli değil zaten. Ama mesleği öğretmen. Eğitici yani…

Okul,  anne ve babaların gönlünü rahatlatan bir yuvadır. Ailelerin gözü arkada kalmaz, çocuklarına da tembihlerde bulunurlar. Öğretmenleriniz sizin anne ve babanız gibidir. Onları sevin ve onlara güvenin.  Bize gösterdiğiniz saygının çok daha fazlasını öğretmenlerinize göstereceksiniz. Öğretmenlere de şunları söylerlerdi. Hocam, çocuğumuz çocuğunuz sayılır. Eti de sizin, kemiği de sizin. 
Ama bazı şehvet düşkünü aşağılık herifler, bu nasihati çok yanlış anlamışlar. Çocukların bedenine de sahip olacaklarını düşünüyorlar. Ve kendilerine emanet edilen ufacık çocuklara şehvet nazarıyla bakıyorlar.   Bu tarz şeref yoksunu eğitimciler, on binlerce temiz yürekli eğitimcileri de karalıyorlar. 
Haberi duyduğumuz gibi içimiz kan ağladı. Kime ve nereye güveneceğimizi şaşırıp kaldık. Cansel’in hayatına son verişi aslında insanlığa haykırışıdır. Buradan birkaç ders almak lazım. Bunlardan birincisi, mahalle ve aile baskısı. Bu kızımız ailesinden ve çevresinden göreceğini düşündüğü tepkilerden korkarak böylesi bir intihara girişmiş olabilir.  Bunun içindir ki, artık düşünce yapımızı yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. Tecavüz vakasında, suçlunun bu vakayı yaşayanın olmadığını bilmemiz gerekiyor. Aslında biliyoruz ama kahrolası millet ne der kompleksindeyiz. Bırakın kim ne derse desin. Biz gerçek suçluyu karıştırmayalım. Bu sayede en azından Cansellerin intiharının önüne geçmiş olabiliriz. 
Bir diğer dersimiz de idarecilerin alması gerekiyor. Bakın ajanslara düşen bilgi Cansel’in okul yönetimine söylemiş olduğuydu. Tamam, insanız yanılabiliriz. Hata da işleyebiliriz. Ama böylesi durumlarda yalan dahi olsa bu şikâyeti ciddiye almamız gerekiyor. Eğer ki okul idaresinin bir ihmali varsa hiç kusura bakmasınlar kendileri de bu ölüme ortak olmuşlardır. En azından tedbir almadıkları için. 
Ve biz erkekler. Kadın haklarının sadece feminist veya kadın gruplarına ait olduğunu düşünüyoruz. Ama yanılıyoruz. Kadınları ayırmak, ayrıştırmak en kolay yaptığımız şey. Elin kızına yapıldığında çok önemli görmüyoruz. Ama kendi evladımıza, annemize, bacımıza veya herhangi bir akrabamıza böylesi bir olay yapıldığında en koyu feminist oluyoruz. Ama kendi kadınlarımızın haricindeki kadınlar da insan. Bunu bu şekilde değerlendirmek acıların önüne geçilmesini sağlayabilir.
Bu durumda beni en çok yıpratan olay ise yaptırımın neredeyse yok oluşudur. İbret olacak bir cezanın uygulanmasını talep ediyorum. Bir daha yaşanmaması için en ağır cezayı vermeleri gerekiyor. Haber ajanslarında konuyu takip ettiğimde verilecek cezanın iki yıl olduğunu gördüm. Gel de üzülme, kızma. Gel de böylesi bir durumda sus. 
Susmanın da bir işe yaramadığını görüyoruz. Aksine biz elimizden geldiği ölçüde haykırmaya devam edeceğiz. 
Bir daha böylesi bir sorunun yaşanmaması için ilgili mercilerin hassasiyetle üzerinde durmasını rica ediyorum. Eğitimcilerimizin ve eğitim kurumlarımızın bu olayı sürekli gündemde tutarak gerekli yaptırımların yapılmasını takip etmesini diliyorum. Çünkü en büyük lekeyi onlara sürmüş oldu. Buradan da kıymetli öğretmenlerimizin ellerinden hürmetle öpüyorum. 
Biz onlara güvenmeye devam edeceğiz. Onlarında aralarındaki böylesi pislikleri temizleyeceklerinden eminim.
Ruhun pak olsun sevgili Cansel. 

- - -