DEMOKRASİYE MEŞRUİYET(*) KILIFI ARAMAK
Yazısında İslâm ile demokrasinin birbirine aykırı olmadığından bahsetmiş, hürriyetle ilişkilerinden, eşitlik kuralı, heva ve heves, farklı siyasi yönetimler, özel mülkiyet ve Allah’ın hükümlerine karşı gelmeyle ilgili konulara değinmiş. Demokrasiyi meşruiyet çizgisine getirmeye çalışmış, ama zorla güzelliğin olmadığını da göstermiş oluyor.
İsterseniz iddiaların üzerinden, adım adım gidelim:
1- Demokrasinin kendisi egemenliğin ve hükmün kimde olacağını, bu yetkiyi kimin kullanacağını açıkça söylüyor. Zaten demokrasiyi demokrasi yapan da isminin manasıdır. Halkın egemenliğidir. Allah da dâhil onun üzerinde hiçbir egemenliği kabul etmez. İslâm parlamentoların da yasalar yapılırken ve siyasal kararlar alınırken, referans kaynağı Kur’an ve Sünnettir. Demokrasilerde ise referans kaynağı halkın/çoğunluğun dünyevi beklentileri, heva ve hevesleridir. Yani %51’in %49’a tahakkümüdür.
Bu da halkın, hevâ ve hevesinin veya temsil yetkisi olan parlamentonun ilâhlaştırılması demektir.
Kim helâlin-haramın sınırlarını tespit ediyor, kim hüküm koyuyor, kim hâkimiyetini ilan ediyorsa, o, ilâhlık ve rablık iddiasında bulunuyor demektir.
Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette egemenliğin ve hâkimiyetin yalnız Allah’ta olduğu açıkça bildiriliyor.
Örnek olarak, Rum 30/4, Kehf 18/26, Kasas 28/70, Şûrâ, 42/10 vs.
2- Şimdi kelimenin Yunancadan geldiğine bakarak “buna karşı çıkmak yerine hürriyetle olan ilişkisine bakmak gerekir” diyorsunuz ve Asr-ı Saadet ve Hulefa-i Raşidin dönemini işaret ediyorsunuz.
Eşitlik prensibinin demokraside önemli olduğu doğrudur. Onun için parlamentolarında alınan çoğunluğun kararına göre, her inanç grubuna aynı kanunları zorlar ve dayatır. Vatandaşın inançlarına ters düşen, inanmadığı, kabul etmediği değerlere/kanunlara göre yaşamlarını sürdürmeye zorlar.
Müslümanlara sağlanan ve müsaade edilen özgürlük, Allah’a inanma ve kişisel ibadetlerdir. Oysa inancın hukuku dinin bir parçasıdır. Demokraside bunu yaşamak yasaktır. İslâm ise, her inanç grubuna kendi hukuklarına göre yaşama hakkını verir. Buna da çok hukukluluk diyoruz. Asr-ı Saadet ve Hulefa-i Raşidin döneminde de böyle uygulanıyordu. Görüldüğü gibi, demokrasiler eşitlik, İslâm ise adalet prensibini uygular.
3- “Demokrasi, padişahlık ve krallık yönetimlerinden çok daha iyi kabul edilmiştir.” ,
“Kapitalist ve sosyalist toplum insanları ücretli köle yaparak özgürlüklerini ortadan kaldırmıştır.” diyorsunuz.
“Su-i misal emsal teşkil etmez”; yani “kötü misal örnek oluşturmaz.”
Biz İslâm dışı siyasi yönetimler arasında mukayese yapmıyoruz ki bu örnekleri veresiniz.
4- Konuyu eşya hukuku çerçevesinde ele alırsak: Müslümanlar, meşru yollardan istedikleri kadar mubah mala sahip olma hakkına sahiptir. Dilediği gibi de (başkalarına zarar vermemek kaydıyla) tasarruf edebilirler. Mal sahiplerinin, başkalarının hakkını verdiği ve zekâtını da ödediği müddetçe malı dokunulmazlık kazanır. İslâm, çeşitli kazanç yollarını devreye sokarak, bir kimsenin başkalarının mallarını haksız yere elde etmemesi için hırsızlığı, faizi ve kumarı yasaklamış.
Demokrasilerde, içki, kumar, fuhuş gibi fiil ve eylemler, normal fiil ve eylemlerdir ve demokratik haklar olarak kabul edilir. İslâm inancında bunlar insan hakları ihlalleridir.
Günümüz demokrat insanın anlayışında ve inancında “nefsine tabi olmak” özgürlük olarak algılanmaktadır. Özgürlük anlayışı; tüm kısıtlamalardan kurtulma, ruhî, ahlakî ve tüm insanî erdemlere başkaldırma olarak benimsenmektedir.
Demokrasiye en yakın sistem ilk olarak Eski Yunanistan’da, şehir devletlerinde uygulandı. Kadınlar, köleler ve o şehir devletinde doğmamış olanlar oy verme haklarına sahip değildi.
Bugünün demokrasilerinde, teorik olarak otoritenin kaynağı halktır. Fakat tepe noktasında ve uygulamalarda, aslında halk yoktur. O, yalnız bir piyondur. Halk, ancak demokrasi vitrinindeki teşhir ürünlerini değiştirebilir ama vitrini değiştiremez.
Demokrasinin esas aktörlerini seçkinler, sermaye sahipleri, medya, bürokratik elitler ve birtakım çıkar grupları oluşturur. Görüldüğü gibi demokrasi cephesinde değişen yeni bir şey yok.
*Meşruiyet: Tdk: Meşruluk.
**Meşrutiyet: Tdk:Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükümet etme biçimi.