“Emri bil maruf” yani farzları yayma konusunda her Müslüman’ın üzerine vazifeler düşmektedir. Lakin dinimizde bazı ruhsatlar da bulunmaktadır. Örneğin seferi durumda bulunanlar bazı kolaylıklardan yararlanabilir.Mesela dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılmak gibi. Bu şekilde kılınan namaz sünnet olduğu için daha da faziletlidir.
Oruç konusunda da bazı kolaylıklar vardır. Seferi iken niyet etmeden tutulamayan oruçlar keffarete kalmadan daha sonra kaza edilebilir. Gerçi şahıs olarak hiç ertelemedim hatta 30 yıl boyunca denizlerde çalıştığım halde orucumu bozmaya gerek kalmadı. Şükür Rabbime ki hem askeri hem de ticaret gemilerinde bir gün dahi orucumu kazaya bırakmadım. Lakin gemi mesaisi ağır olduğu için oruç konusunda kimseye ısrarcı olmamaya çalıştım. Zira bir nevi canları kaptana emanet edilmiş gemi ve denizcilerin, küçük bir dikkatsizlik sonucu kazaya yol açmaması için tedbir almak lüzumu vardır. Yine sonsuz şükürler olsun ki bunca yıllık gemi hayatım boyunca ciddi bir yaralanma ve hayat kaybı gibi acı olayları Rabbim bana yaşatmadı. Rabbime şükürler olsun.
Oruç tutamayan denizcileri “nasıl olsa seferiyiz, yurda dönüp izne çıkınca telafi edersiniz” diyerek, teselli ederdim.Fakat aynen benim gibi hiçbir zaman orucunu bozmayan denizci kardeşlerime de rastladım. Bütün zorluklara rağmen hiç şikâyet etmeyen arkadaşlarım vardı. Elimden geldiği kadar gemi mesaisini hafifleştirmeye çalışsam da zorunlu faaliyetler örneğin yanaşma-kalkış manevraları esnasında yapacak bir şey yoktur. Elin adamı “yahu sen oruçsun biraz ağırdan al” demez. Kendi işine bakar.
Fakat oruç Hıristiyanlık dininde de olduğu için çok saygı duyduklarını gördüm. Gerçi onların orucu bazı gıdaları ve et gibi yiyecekleri yememek şeklindedir. Müslümanların orucundan oldukça farklıdır. Ama inançlı insana dünyanın neresinde olursa olsun saygı gösteriliyor. Tecrübeyle sabittir. Yazıma değerli şair Hikmet Erbıyık’ın güzel bir Ramazan şiiri ile son vermek istiyorum:
ŞEHR-İ  RAMAZAN’I  İSTİKBAL
İhtiramın ali et, buşehr-i Ramazan’dır
Cümle on iki şehrin, re’si yüce sultandır ‘Min haysü la yahtesib’ dizilir bunca nimet
İftar   maidesinde, cümle  ehl-i  iman’dır
 Saim  olan  bir  nefis ,  nimeti  nimet  bilir
Dergah-ı   İlahi’ye ,   oruç  halis  şükrandır
 Hemcinse  muavenet ,  siyam  ile  bilinir
İlahi  davet  gelir  ,   işte  vakt-i  ihsandır
 Anlar ki serkeş nefis , şefkatemuhtac imiş
Tehzib-i  ahlak’ına ,   ilahi  bir  dermandır
 Kul  aczi  idrak  ile ,  Bab-ı Rahmet’e döner
Şu savm- Ramazan , bir terbiye-i Rahman’dır
 Vakt-i nüzul-ü Kur’an , şehr-i  kan-ı irfan’dır
Bir Hey’et-i Uzma’dan ,  tilavet-i Furkan’dır  
 Ticaret-i Uhra’ya ,  gayet karlı bir meşher
Neşv-ü nema-i amal   için ma-i  Nisan’dır
 Kalb ve ruh, akıl ve sır; füyuzata meyleder
Sabrın bir müheyyisi ,  ruhani bir idmandır
 Tul-i emel’dengeçip , nefis Rabbini tanır
Abdiyyeti  bildiren ,   ilahi  bir  fermandır
 İhtiramın  ali  kıl;   bu şehr-i  Ramazan’dır
Cümle  oniki  şehrin ,  re’si yüce sultandır…