İşte bu eğitim sistemi ve anlayışı sonucunda insanların dinden uzaklaştığı deist ve hatta ateist olduğu; vermiş olduğumuz örneklerden de rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Demek ki eğitime yaklaşımı değiştirmek gerekiyor. Okula gönderdiğimiz ciğerparelerimizin ateist-deist olarak karşımıza çıkmaması için aileler başta olmak üzere devletin alması gereken tedbirler bulunmaktadır.
1600 – 1700’lü yıllarda “Rönesans – Reform – Aydınlanma” üçgeninde sistemleşen ve bunun üçüncü sacayağını oluşturup, günümüzde de devam eden, mevcut bilimsellik anlayışının aslında “ inançsızlık” tarafına geçtiğini ve dine düşman olduğunu artık iyice anlamamız gereklidir. Sorunun çözümü de oldukça basittir. Yaratıcıyı daima akla getirecek icraatları ve delilleri ortaya koymaktır.
Hazreti Muhammed (asm) “Dinin direği namazdır” buyurmuştur. İnsan, günde beş defa Allah’ın huzuruna çıkıp ibadet ettikçe “Yaratıcı olan Allah” inancı o kişide kökleşecektir. Öğretmenler, bilim adamları, internet yayıncıları istediği kadar dinsizlikten bahsetsin. Hiçbir sonuç vermeyecektir, veremez de…
Elbette namazdan başka çok önemli bir konu daha vardır. Dini kitaplar okumak ve bu alışkanlığı sağlamak. Her gün hiç olmaz ise 10 dakika imanını kuvvetleştirecek bir kitap okuyan kişiye bütün dinsiz orduları birleşip taarruz etse de Allah’ın izni ile hiçbir zarar veremez.
O halde kitap düşmanlığı yerine kitap sevgisini canımız ciğerimiz çocuklarımıza aşılamaya çalışmalıyız. Nasıl ki dinsizler, ateistler ve deistler yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi tekrar tekrar Allah’ı inkar eden yaklaşımlar ile saldırıyor. Biz de aynı şekilde savunma tedbirlerini almak zorundayız.
Eğitim, öğretim ve kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayabilmek için çocuklarımıza daha küçük yaşlardan itibaren ibadet etme şuurunu aşılamamız gerekiyor. Örneğin aile içinde namaz vakitlerinde ciddiyetle diğer işleri bırakıp kıbleye yönelmemiz çocuklarımızın ateist ve deist tuzaklara düşmemesindeki en önemli işlerden bir tanesidir.
Keza okullarda ibadetini düzenli olarak yapan öğrencilere ödüller verilmesi ve rol model olarak öğretmenlerin ibadetlerini öğrencilerle beraber yapması inançsızlık hastalığının önündeki en büyük engel olacaktır.
Son kısımda yazdığım hususların bir özeti olarak mühim bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. Yıllardan beri Deniz Harp Okuluna cami yapılması için yazıp dururum. Heybeliada’da yıktırılan okulun tarihi camisini o kadar gayret ve emeğe rağmen hala ihya edemedik. Tuzla’da ki ana yerleşkede ise iki ay önce caminin açılmasını gorebildik, hamd olsun.
Fakat ölmez kalırsam bunları ihya etmek için yine uğraşacağım. Çünkü vatanımı ve milletimi seviyorum. Şehit kanları ile sulanmış bu aziz vatanın ve Kıbrıs’ın ateist ve deist kişilere kalmaması kahraman ecdadımızın emanetlerini korumak mühim bir görevdir, vesselam…