Gündem

Müslüman beldelerin sancağı "Ulu" camiler-3

Battalgazi ilçesinde (Eski Malatya) bulunan bu cami Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat zamanında 1224 yılında inşa edilmiş. Kitabesine göre mimarları Yakup bin Ebubekir el-Malati ve Mansur bin Yakup. Tuğladan yapılmış kısımlar ilk cami şeklini, taş olanlar ise daha sonra yapılan ilaveleri gösteriyor. Dört eyvanlı plan ile İran’daki Büyük Selçuklu camilerinin Anadolu’daki ilk ve tek örneği. Mihrap önü kubbesine bitişik, ortasında bahçesi ve havuzu ile iç avlu, planın esasını meydana getirmekte. Firuze ve patlıcan moru çini mozaiklerden geometrik yıldız ve geçmeler, kemer yüzünde kalmış olan kitabe ve yine zikzak biçiminde çini mozaiklerle kaplı sütunlar caminin göz alıcı süslemeleri. Kubbe iç yüzeyi tuğla kaplamalı muazzam bir çini süslemeye sahip. Kubbe etekleri ise üçgenlerin geometrik sanatı şeklinde örgü tuğlalar ile süslenmiş.

Doğanhisar Ulu Cami’nin yapım tarihi, kapı üstündeki kitabeden de anlaşıldığı gibi 1548 M. olarak tespit edilmiş. Girişin solunda bulunan ahşap merdivenle mahfil katına çıkılırken sağ dış duvarda ikinci bir kapı görülüyor. Ahşap mihrap ve minberi de dikkat çekici. Batı duvar köşesinde taş ve tuğla karışık örgülü bir minaresi mevcut. Giriş ve kıble cephesi alt kısımlarda düzgün kesme taş, üstlerde bir sıra taş ve üç y da 4 sıra tuğla ile örüldüğü, diğer iki cephenin de moloz örgülü olduğu görülen dış duvarlar, 103-105 cm kalınlıkta yapılmışlar. Yer yer kalın ahşap hatıllar ile desteklenmişler. İç mekan kirişleme sistemi dışarıdan da hissedilmekte. Tüm taşıyıcı duvarlar uygun malzeme ile onarılmış ve özgün harçları ile derz onarımları tamamlanmış. İç mekana girildiğinde, mihrap önü üst örtü ahşaplarında ve bu tavanı taşıyan ahşap sütun yüzlerinde diğer tavan taşıyıcı kiriş yüzlerinde ve sütun başlıklarında önemli nakış ve tezhip örnekleri görülmekte. İstanbul Rüstem Paşa Cami, Topkapı Kara Ahmet Paşa Cami ve Takkeci İbrahim Ağa Camilerinde görülen nakış ve tezhip işleri ile aynı renk ve desenlere sahip. Sütun birleşimlerinde kırmızı renklerin ve altın varak işlemelerin örnekleri hissedilmekte. Mihrap ve minberde de tavan ve diğer ahşap yüzeylerde görülen süsleme örneklerinin olması gerektiği düşünülebilir. Ancak elde edilen bilgilere göre önceki yıllarda bu elemanların yağlı boya ile boyandığı ve herhangi bir örnek kalmadığı görülmekte.

Harran, M.S. 640 yıllarında Halife Hz. Ömer zamanında İslam hâkimiyetine geçmiş. Harran, İslam devrinde Emeviler döneminde son halife II. Mervan zamanında da bir süre başkent olmuş. İslam Devri'nin önemli eserlerinden olan Ulu Cami veya Cennet Cami, Harran höyüğünün kuzeydoğu eteğinde yer alıyor. Caminin doğu cephesi mihrabı, şadırvanı ve minaresinin büyük bir bölümü korunmuş. Türkiye'de İslam mimarisinde yapılmış en eski cami olan Harran Ulu Cami, M.S. 744-750 tarihleri arasında Emeviler devrinde Halife II. Mervan tarafından yaptırılmış ve daha sonra çeşitli zamanlarda onarımlar görmüş. Ulu Cami 104x107 m. ebadında bir alanı kaplar, minarenin zaman içinde yok olan ahşap merdivenleri, aslına uygun bir şekilde 105 basamaklı olarak yeniden yapılmış.

Kayseri şehir merkezinde olup, Kapalıçarşı'nın yanında yer almakta. Ulu Cami olarak bilinmekle beraber değişik kaynaklarda Cami-i Kebir veya Sultan Cami olarak da anılmaktadır. H.530/M.1135 tarihinde, Danişmendli hükümdarı Melik Mehmet Gazi tarafından yaptırılmış. Caminin kuzeye açılan kapısının yanındaki kitabe ise bir onarım kitabesi. Melik Mehmet Gazi’nin yeğenlerinden olan Yağıbasanoğlu, Muzaffereddin Mahmud tarafından 1206 yılında onartılmış. Aynı şahsın kızı olan Atsuz Elti Hatun da Gülük Camii’ni aynı dönemde onartmış. Abidenin bu gün taşıdığı tek kitabe olan onarım kitabesi kuzey duvarın dış yüzüne, kapının yakınına konulmuş. Onarım kitabesinde şu ifadeler yer almaktadır: "Bu cami, Kılıçaslan oğlu, büyük Sultan Keyhusrev devrinde - Allah onun yardımını yüceltsin- H.602/M.1206 yılında Yağıbasanoğlu, Muzaffereddin Mahmud tarafından onarılmıştır.” Ulu Cami, 1716 yılında meydana gelen büyük depremden zarar görmüş, 5-6 yıl gibi bir süre harap halde kullanılmadan kaldıktan sonra 1723 yılında Matbah-ı Amire Emini (Saray mutfak sorumlusu) Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından onartılmış. Yaklaşık 30m x 50m bir tabana oturan cami dış görünüşüyle oldukça sade. İçerisinde kullanılan Roma ve Bizans mimarilerine ait sütunlardan dolayı eski bir kiliseden veya saraydan dönüştürüldüğü düşünülmekle beraber mimarı planı ve sivri kemer uygulamaları ile İslam mimarisine özgün bir eser. Caminin iki kubbesi var. Biri mihrabın önünde, diğeri ortaya inşa edilmiş. Dikdörtgen şeklinde dört penceresi olan mihrap kubbesinin cami ile beraber yapıldığı düşünülmekte. Ancak orta kubbe büyük bir ihtimalle sonradan eklenmiş.

Kilis’in en eski mahallelerinden Hacı Gümüş Mahallesinde bulunan bu cami Kilis’in en eski ve en büyük camisi. Kıbleye paralel olarak uzanan dikdörtgen planlı ve mihrap önü kubbeli olan bir cami. Kubbesinin doğu ve batı bölümleri çapraz tonozlarla örtülü. Son cemaat yeri olmayan caminin mihrap önü kubbesi, “7.30 m” çapında olup; iki sahın boyunca uzanmakta. Dört tane gömme ayağa oturan kubbe tuğladan yapılmış ve dışı saçla kaplanmış. İçi yuvarlak dışı onikigen olan kubbe kasnağında, kemerli on iki pencere bulunmakta.Harimin orta eksenine yerleştirilen mihrap sivri kemerli olup, nişi mukarnaslarla doldurulmuş. Köşelerindeki sütuncelerin başlıkları gül ve hurma yapraklı motiflerle süslü. Camideki göze çarpan süslemeler harime açılan portalda, portalın iki tarafındaki mihrabiyelerin üzerinde ve mihrapta toplanmış. Yuvarlak kemerli portalın kemer karnı ve kemerin bindiği gömme ayaklarda sekizgen; alt kemerde kare, dikdörtgen; baş kemerde de dikdörtgen gibi geometrik şekillere yer verilmiş. Portalın iki yanında bulunan mihrabiyeler de pahlı silmelerle çevrilmiş. Yaptıranı ve yapanı bilinmeyen bu camide renkli, düzgün kesme taş kullanılmış olup; 1924 yılındaki onarımını Halep’in ünlü mimarı Hacı Ahmet Azizi gerçekleştirmiş.