Taşların arasına sıkışmış bir tarih, nefes alıyor…

Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, yılların ağırlığını taşıyan kutsal hazine; sonunda tekrar ışığa kavuşuyor.

UNESCO'nun koruması altına alınan bu eşsiz yapı, Anadolu'nun incisi olarak parlıyor, tarihin özgün bir eseri olarak varlığını sürdürüyor.

İnce işçiliğin, geçmişin sırlarını taşıyan taşların üzerinde dans ettiği bu muhteşem yapı, zamanın ötesine geçiyor.

Mengücekli Beyliği'nin izleri, 1228'de yapılan bu anıt eserde hâlâ canlı.

Süleyman Şah'ın oğlu Ahmet Şah ve Melike Turan Hanım'ın hayal gücü taştan bir hikâye yaratırken Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, ruhuyla büyülüyor.

Binlerce motifin dansıyla süslenmiş bu mabedin taşları, sadece mimari bir anlatı değil, aynı zamanda bir zaman kapsülü.

Evliya Çelebi'nin kaleminden dökülen sözler, buranın büyüsünü anlatıyor:

Methinde diller kısır, kalem kırıktır…

İşte bu kırık kalemler arasında ruhlar, tarih boyunca dans ediyor, hikâyeler anlatılıyor.

Restorasyonun nihayetlenmesiyle Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası yeniden hayata dönüyor.

Taşların arasında uyuyan zaman yeniden uyanıyor.

Havuzun suları, geçmişin yankılarını taşıyor, denge sütunu yeniden gökyüzüne yükseliyor.

Bu kutsal mekân, yitirilmiş bir hikâyeyi tekrar hatırlatıyor, geçmişle gelecek arasında bir köprü oluşturuyor.

Açılış töreni, bir zaman yolculuğu olacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzaktan katılımıyla bu kutsal mekân yeniden can bulacak, geçmişin izleriyle dolacak.

Sivas Valisi'nin daveti, tüm yolcuları bu büyülü anı paylaşmaya çağırıyor.

6 Mayıs sadece bir açılış değil, aynı zamanda tarihle kucaklaşma günü olacak.

Gökyüzünden yeryüzüne inen bir armağan gibi; Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, her ziyaretçiyi geçmişin sırlarını keşfetmeye davet ediyor.