‘İt kağnı gölgesinde yürürmüş de kendi gölgesi sanırmış’; sevdiğim ve günümüzde olan olaylara adeta cuk diye oturan bir güzel ata sözümüz bu. Demek ki bu yapıda insanlar yıllardan beri süre gelmiş var. Malumunuz; bir dava var, bir de bu davanın gölgesinde büyüyenler ve bu büyüklüklerini kendilerinden sananlar var ki şimdilerde apayrı saflardan daha düne kadar balkonda el sallarlarken, şimdi hainlik saflarında. Kendi davasına ve dava arkadaşlarına kelimenin tam anlamıyla edepsizce karalamaya çalışıyor. Aslında aylar önce bu zat sayın Melih Gökçek’le girdiği polemikle ne olduğunu ve ne denli hainlik planlarının içinde olduğunun sinyalini vermişti de. Tam ‘bu reise hainlik yapacak’ diye düşünürken kendisini 1kasım seçimlerinde balkonda görünce şaşırmış, hatta bu denli pişkinliğe anlam verememiştik. Meğerse mevzu makammış. Yani ‘’ben zaferde balkona çıkar kutlamalar yaparım ama koltuk gitti mi anında adamı satarım’’ demiş ve diyor.
İsim vermeden yazdığıma bakmayın; eminim ki herkes kimden bahsettiğimi anladı. Maalesef ki içimizdeki katran olan zata yani Bülent Arınç beyefendiye bu sözler. Bizler kendisini iyi ve merhametli bir siyasetçi zannederken, meğerse onun da derdi koltukmuş ve diğer tuzluklar gibi o da kendine bir yer edinmiş.
Sayın Arınç madem bu denli doluydun, neden on üç yıl bekledin ve neden bunca zaman aynı davanın derdini çektiğin, dostum dediğin kişiyi Pensilvanya’nın heva ve heveslerine kurban ettin.?
Sanırım gölgeniz size fazla gelmiş; sakın unutmayın: Ümmetin umuduna ve dünya liderine bu denli vefasızlık eden kişilerin, ne bu milletin gözünde ne de gönlünde değeri yoktur.
Naçizane bir tavsiye: Aynı davaya gönül vermiş, aynı yolda yürümüş ve gençlerin yıllarca ‘’Bülent ağabeyi’’ olmuş bir kişiydiniz. Keşke öyle kalmayı başarabilseydiniz…
Şimdi lütfen gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz vesselam.