Türkiye, savunma sanayi alanında özellikle 2010-2019 yılları arasında çok önemli başarılara imza atmış özellikle silahlı insansız hava araçları ( SİHA) konusunda dünyanın en ileri ülkelerinden bir tanesi olmuş durumdadır. Bu konuda silah üreticisi büyük devletlerin engellemelerine rağmen elde edilen başarı çok değerlidir.
Türkiye’nin SİHA’lardan başka diğer savunma araçlarının üretiminde de başarıları bulunmaktadır. Hatta dünyada çok az sayıda ülkenin sahip olduğu “uçak gemisi” inşası Türkiye’nin kendi tersanelerinde yapılmaktadır. Kara, hava ve deniz unsurlarının ihtiyaç duyduğu silahların temininde yerlilik oranı % 70 seviyelerine ulaşmıştır.
Özellikle özel sektör-devlet işbirliği üretimine başlanan Altay tankları, İslam ülkeleri arasındaki işbirliğinin güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Bu maksatla Türkiye ile Katar devletleri arasındaki ortak üretim anlaşmaları çok önemlidir.
Türkiye’nin üretmiş olduğu zırhlı araçlar dünyanın birçok ülkesinde başarı ile kullanılmaktadır. “Kirpi” isimli zırhlı aracın teslim alınması ile birlikte Libya savaşının gidişatını değiştirdiği görülmektedir. Buna benzer şekilde savunma endüstrisinde çok önemli aşamaya gelinmiştir. İslam ülkelerinin çok ihtiyaç duyduğu silahlar emsallerine oranla hem teknik anlamda hem de çok uygun maliyetlerle tedarik edilebilmektedir.
Eğer üretilen bir silah, uluslar arası pazarda satılamıyorsa bu durumun silah endüstrisinde değeri ve anlamı yoktur. İşte Türk zırhlı araçlarının çok zorlu engelleri aşarak seri üretim ve satışının yapılması üzerinde durulması gereken bir konudur.
Yaptığım bu sunum ile İslam ülkeleri arasında ortak silah üretim çalışmaları da kısaca değerlendirilmiştir. Bu aşamaya gelirken karşı karşıya kalınan zorlu süreçler araştırılarak elde edilen tecrübelerin tartışılması da gerekiyor. Bu sayede yapılması düşünülen ortak üretim çalışmalarında ortaya çıkması muhtemel engellerin aşılmasının çok daha kolay olacağı da açıktır.
Müslüman milletlerin refahı, kurdukları devletlerin bekası, dünyada barışın tesisi ve adaletin hâkimiyeti için yukarıda özetini anlatmaya çalıştığım sunum benzeri 200 akademisyenin çalışması ortaya konmuştur. İslam ülkelerinin bir süper güç olarak dünya siyaset sahnesine çıkmasından korkan ve dehşete kapılan güçlerin yapılan bu güzel çalışmalara karşı çıkması kadar normal bir şey olamaz.
Elbette atalarımızın dediği gibi “it ürür kervan yürür”. Eğer maksatlarını bildiğimiz karanlık oda ve mahfillerin tepki vermediğini görürsek; işte o zaman korkmalı ve “yanlış yolda mı gidiyoruz acaba” diyerek kendimizi sorgulamalıyız. Yok, eğer sahibinin sesine uyarak uluyan köpeklere bakarak hareket edersek işte o zaman büyük bir yanlışın içine düşeriz, vesselam…
İslam ülkeleri ortak savunma araçları üretimi (2)
Vehbi Kara
Yorumlar