Her insan Dünya’ya geldiğinde Allah’ın kulu ve İslamiyet fıtratı ile doğar. Ancak terbiye sonrası Yahudi, Hıristiyan, ya da putperest olmaktadır. Kendisi ise İslam’a, hak yoluna özgür iradesi ile katıldığını söyleyerek bu düşünceyi tersine çeviriyordu.

Müslüman olduğunu açıkladıktan sonra başına gelebilecek tehlikeler hakkında ne düşündüğü sorulduğunda Polosin şöyle demişti: “Hepimiz faniyiz, eninde sonunda bu dünyadan ayrılacağız. İnsanoğlunun vehimlerine itaat etmektense, hakikate teslim olmuş olarak gitmek daha iyidir!”

Polosin, halen “İslâm Hakkında Bütün Bilgiler” isimli günlük gazetenin editörlüğünü yürütmektedir. “Monoteist (Tek Tanrılı) Felsefeye Giriş” kitabı, Mukayeseli Dinler Tarihi dersi için yardımcı ders kitabı olarak kabul edilmiştir.

Şu anda öncelikli olarak Müslümanların, Rus Ortodoks Kilisesi tarafından engellenmemesi için çaba sarf etmektedir. İçki ve uyuşturucu ile mücadele konusunda ortak çalışmalar yürütmesinin yanı sıra, aile değerlerini koruma hususunda da müşterek bir projeler hazırlamaktadır.

Suriye’de Rus uçağının düşürülmesinden sonra artan Türkiye düşmanlığı, kendisini zorlamış olsa da şimdilerde yeniden kurulan iyi ilişkiler sayesinde bir parça rahatlamış durumdadır. Fakat kendisini hala ciddi manada tanımıyor maalesef tanımak dahi istemiyoruz.

Hâlbuki İslam dini Rusya’da ve Avrupa’da hızla yayılmaktadır. İnşa edilen camiler yetmemekte yenilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu gelişmelerden çok ilginç olan bir tanesine Rusya Müslümanlarını ilgilendirdiği için bu makale içinde yer vermeye çalışayım.

Anton Pech, Rus asıllı bir Alman’dır. Hamburg da eşi ve bir oğluyla birlikte yaşamını sürdürürken günün birinde Hazreti İbrahim’in Hayatını ve Bediüzzaman’ın Risale-i Nur eserlerini okuma fırsatı bulur. Çok etkilenir Hatta Müslüman olmaya karar verir. Adını İbrahim olarak oğlunun ismini de İsmail olarak değiştirir. Eşine de İslam’ı teklif eder fakat karşılığını göremez. Bu arada ilk olarak Almanca tercümesini okuduğu Risale i Nur eserlerinin aslı olan Türkçeyi öğrenmeye çalışır. Zira orijinal metninden öğrenmenin çok daha esaslı olacağını fark etmiştir.

İbrahim Pech, hemen Türkçe ve Osmanlıca öğrenir. O günden sonra Kuran tesfirlerini hep aslından okumaya ve günlük hayatta da bu dili kullanmaya özen gösterir. Fakat bir sorunu vardır. Komünist rejimde dinsiz bir ömür süren 60 yaşlarındaki annesinin ölmeden önce muhakkak Müslüman olmasını istemektedir. Annesi ise bunu istememektedir. Zira isim takıntısı vardır. Fakat İbrahim, davasından vazgeçmeden annesine İslam’ı anlatmaya devam eder.

Sonunda annesi İslam’ı bir şartla kabul edeceğini söyler. Şartı ilginçtir. O da oğlu ve torunu gibi adını değiştirmek istemiyor olmasıdır. Oğlu bu duruma çok sevinir, bunun şart olmadığını söyler ve sonrasında annesi; Nuna adıyla birlikte artık Müslüman olmuştur.

Annesine Risale-i Nur eserlerinin Rusça tercümelerini veren İbrahim; zaman zaman da ona okur ve izah etmeye çalışır. Ayrıca ilmihal ve Kuran öğreterek namaz tesbihatına alıştırır.

İhtida etmiş yani Müslüman olmuş birçok insan gibi İbrahim de Türkiye’ye ve Peygamberler Şehri Urfa’ya gelir. Burada ismini aldığı Hazreti İbrahim’in diyarını görmek ister. Rehber, Halil İbrahim Aleyhisselemın dergâhını gezdirirken annesiyle birlikte sığındığı mağaraya geldiklerinde şunu söyler: “İşte burası da annesiyle sığındığı mağara olup annesinin adı Nuna’dır”.

İbrahim, kulaklarına inanamaz. Sevinç gözyaşlarıyla annesini arar. İsminde ısrar eden yaşlı kadının şaşkınlığı ve sevinci o kadar büyük olur ki, şükür secdelerinden başını alamaz.

Nuna Teyze’yi Rus aksanı ile Kuran okurken dinleme fırsatım oldu. Her gün yeni bir sure ezberlemeye ve İslamı yaşamaya çalışmaktadır. Günlük dualara ve Kur’an hatimine dâhil olmuştur. Namazlarını daima evvel vaktinde kılmakta ve tesbihatını asla aksatmamaktadır.

Allah bütün Rus Müslümanlarından ve emsallerinden razı olsun ve sayılarını arttırsın. Bizlere de iman ile yaşayıp ölmeyi nasip etsin, vesselam…