Şimdi önümüze bakalım. Geçmişte yapılanlar ders niteliğinde olmalı, geleceği şekillendirirken bu tecrübelerden istifade edilmelidir. Özellikle de 28 Şubat 1997 tarihinde mağdur edilip hala bunun acısını yaşayan insanların dertlerine de çareler aramak lüzumu vardır. Bu yapılmaz ise büyük bir nankörlüğe ve haksızlığa imza atılmış olacaktır.
Bu haksızlığı gidermek için Yüksek Askeri Şura (Y.A.Ş.) kararları ile ordudan ayrılmış benimde içinde bulunduğum bir kısım askere bazı haklar verilmiştir. Bunun sayısı yaklaşık 1200 asker ile sınırlıdır. Fakat suçu sırf eşi başörtülü olmak olan “resen emekli” edilen binlerce askere zırnık dahi verilmemiştir. Öncelikle bu zulmün adını koyup nasıl gerçekleştirildiğini bir defa daha dile getirelim;
Resen emeklilik olayı; YAŞ toplantılarında Hükümet üyeleri, Başbakan ya da Cumhurbaşkanının ilişik kesme kararlarına şerh koymasının önüne geçmek ve kamuoyundan gizlemek amacıyla, idarenin tek taraflı yürüttüğü Anayasaya aykırı hukukta yeri tartışmalı bir işlemdir.
Kuvvet komutanının teklifi ve Genel Kurmay Başkanının oluru (2’li) ya da Kuvvet komutanının teklifi, Genel Kurmay Başkanının uygun görmesi ve Bakan Onayı (3’lü) ile uygulanmıştır. TSK personelinin, gerek YAŞ kararlarıyla, gerekse TSK Personel Kanununun 50/c (subaylar) veya 94/b (astsubaylar) maddeleri gereğince çeşitli nedenler gerekçe gösterilmek suretiyle “haklarında hiçbir yargı kararı olmaksızın” görevden uzaklaştırılmasıdır.
Yani (uzman çavuş ve astsubaylar) 2’li ve (subaylar) 3’lü kararnameler ile TSK’dan çıkarılması işlemine Resen emeklilik denir. Resen emekli edilenler bazı yazışmalarda “Kararname Mağduru” olarak ifade edilmektedir.
Her ne kadar emeklilik tabiri kullanılsa da olayın emekli olmak ile alakası yoktur. Haklarında memuriyetten çıkarmayı gerektirecek hiçbir mahkeme kararı olmayıp, keyfi ve hukuksuz bir işlem olduğundan, olayı yumuşatmak adına emeklilik kelimesi eklenmiştir. Emeklilere tanınan hiçbir hak tanınmamaktadır.
Bazen hiçbir suç istinadı dahi olmadan, isimsiz mektuplar ile başlatılan soruşturma kapsamında hazırlanan fezleke esas alınarak, yargılama bile yapılmadan ya da sonucu beklenmeden veya beraat kararları dikkate alınmadan ya da basit disiplin suçlarından atılanlar da vardır. Hiçbir hukukçu kimliği olmayan sicil amirlerinin verdiği cezalar ve siciller ile Yüksek Askeri Şura’ya götürülmesine bile gerek duyulmayan, yargısız infaz edilen ve adalet aramak için 12 Eylül Anayasası ürünü çıkmaz sokak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) adres gösterilen mağdurlar işte bunlardır.
Silahlı Kuvvetlerde amir ve komutan vasıflı kişilere verilen sınırsız yetki; Disiplinin tesisi için değil, tasfiyeler için kullanılmıştır. Darbelerin icrası için idarenin sopası olarak ast rütbedeki personelin sırtından hiçbir zaman eksik edilmemiştir.
Burada yanlış anlaşılmayı önlemek zorunluluğu vardır. Çünkü kasıtlı olarak bazı çarpıtmalara ve yalanlara şahit oluyoruz. Türk Ceza Kanununda “yüz kızartıcı suçlar” olarak tanımlanan suçları işleyenler, Askeri Mahkemelerde yargılanarak, yani haklarında yargı kararı verilerek TSK’dan ihraç ve tard edilirler. İşte resen emekli edilmiş personelin bu personelle hiçbir ilgisi olmadığı gibi ilişiklerinin kesilmesinde, haklarında verilmiş herhangi bir yargı kararı da bulunmamaktadır.
Devamı nasipse yarına...