Kesintisiz Darbe Süreci ve Mağdurları-3

YAŞ kararlarıyla ilişiği kesilenler ile Bakanlık Onayı veya Kararname yoluyla ilişiği kesilenler arasında da yargı kararı eksikliği yönünden herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Fakat benim gibi şanslı grupta olanlar en azından bazı haklarını alabilmiş çoğunlukta olan kesim ise mağdur bırakılmıştır. Devlet 6191 sayılı yasa uyarınca yapılmış olan başvurularda çoğunlukla çözüm bulabilmiş iken kararname yoluyla yani resen emeklilik adıyla ‘TSK’dan ayırma işlemine” ise yargı yoluna açık olarak yapıldığından çare bulamamıştır. 
Halbuki;1602 Sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 21. maddesi uyarınca; “ “İdari yargı yetkisi, idari işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yerindelik denetimi yapılamaz. Yürütme görevini kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak tarzda kullanılamaz ve idari eylem ve eylem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.’’ Hükmü uygulanmak zorunda ve binlerce mağdur askerin hakları verilmelidir.
Yasa hükmü uyarınca, idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetleme ve idarenin takdir yetkisini kaldırma yetkisi olmayan bir mahkemenin yargı yolu olarak gösterilmesi hukuka aykırılık olduğu gibi aynı zamanda yargı yolunun fiilen kapalılığıdır. Kararname mağdurlarına ilişik kesme ile ilgili belge verilmemesi ya da verilse de yargı yolunun gösterilmemesi de fiilen yargı yolunu tıkayan uygulamalardır.
Şimdi kapatılmış olan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, idarenin takdirinde bulunan ve denetim mekanizması ve kanun yolu bulunmayan sicil amirlerinin cezalandırma yetkisini sorgulama ve doğrulama imkânı bulunmamaktadır. Bu haliyle de ayırma işlemine konu yapılan ve disiplinsizlik gerekçesine mesnet olarak gösterilen eylemler ve cezalar idare mahkemesince yargı konusu yapılamamaktadır. Bu başlı başına idarenin takdir yetkisinin herhangi bir yargı denetimine açık olmadığının net olarak göstergesidir.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan Hukuk Devleti İlkesi uyarınca idarenin tüm düzenlemelerinin açık, öngörülebilir, sınırlarının belirlenebilir olması, keyfiliğe neden olabilecek uygulamalara yol açmaması gerekmektedir. 
Resen ayırma işlemlerinin menşei ve resen ayırmaya tabi tutulacak kişilerin belirlenmesinde yetkinin tamamen idareye bırakılması Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan Hukuk Devleti İlkesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasanın 10-5 maddesi uyarınca; “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” demektedir. Kesinleşmiş yargı kararı olmaksızın haklarında resen emeklilik kararı verilen herkesin, bu kanun kapsamında değerlendirilmesi hukuki ve vicdani bir zorunluluktur.
Yukarıda sayılan hukuki nedenden dolayı, idare tarafından verilen “red” kararının yok hükmünde sayılması hukukun gereğidir.Ayrıca, “yasa ile esasları belirlenmeden, çerçevesi çizilmeden idareye yetki verilmesi yasa ile düzenleme anlamına da gelmez” denilerek, resen emekliliğin Anayasaya aykırı olduğu tescillenmiştir.
Disiplin suç ve tecavüzlerinden dolayı disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimi dışında tutulması, Anayasanın 129 ve 1602 Sayılı AYİM Kanunun 21 nci maddesinin amir hükmü olup; bu cezalar gerekçe gösterilerek tesis edilen idari işleminde Yargı denetimine kapalı bir işlem olduğu her hukukçu tarafından görülmektedir.
           Devamı nasipse yarına...