Bu yazı 29 Mart 2016 tarihinde yazılmış olup devlet büyüklerini ve Türk Silahlı Kuvvetleri yöneticilerini ikaz etmek gayesi ile yazılmıştır. Bunun gibi yazılar yüzlerce olup özellikle son bir yıl içinde bir çok gazete ve sitede yayınlanmıştır. Hiçbir ders tedbir alınmadığı için kanlı 15 Temmuz 2016 darbesi gerçekleşti. Ne yapayım sorumlu olanlar utansın…
Fetullah Gülen Terör Yapılanmasının en güçlü olduğu kesim silahlı kuvvetlerdir. Zira tam 40 yıl boyunca orduya çöreklenmiş bu yapı sinsi bir şekilde ordunun her kesimine yerleşmiştir.
Paralel Yapının en önemli arka bahçesi dershanelerdir. Dershanelerde göze çarpan başarılı öğrenciler özel ilgi ve alakaya mazhar olmuşlardır. Öncelikle silahlı kuvvetlere girmesi teşvik edilen bu öğrenciler askerlik mesleğini sevmiyor ve gerekli fiziki şartlara sahip değilseler sırası ile emniyet teşkilatı ve hukuk fakültelerine girmesi için yönlendirilirler. Amaç emniyet ve polis teşkilatını el geçirdikten sonra adalet mekanizmasını da kullanarak devleti Fetullah Gülen’in yönetimi altına sokmaktır.
Bundan 50 yıl önce Türkiye’de iktidara gelmenin en kolay yolu olarak darbeler görülüyordu. 27 Mayıs 1960 darbesi ile birlikte, Talat Aydemir’in başarısız 1962 ve 1963 darbesi, 9 Mart 1971 başarısız komünist darbe, 12 Mart 1972 askeri darbesi (muhtıra), 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 post modern darbe ve arkasından gelen çeşitli başarısız darbeler devleti yönetmek için en kolay ve kestirme yolun silahlı kuvvetler olduğunu bu insanlara öğretmiştir.
Bu nedenle Paralel yapı tıpkı Marksist ve faşist yapılar gibi orduya sızmaya çalışmıştır. Bunu yaparken kullanılan en etkili yol işte dershanelerde aldatılan öğrencilerin kullanılmasıdır. Bunlardan bir kısmına sınav soruları çalınarak verilmiş bundan başka özel hazırlık sınıfları kurularak özellikle askeri okullara Fetullahçı asker yetiştirilmeye çalışılmıştır. İtiraz eden öğrencilere “itaat et kurtul” baskısı yapılarak büyük bir facia yaşanmış ordu tamamen paralel yapı tarafından kuşatılmıştır. Şimdi sadece darbe için gerekli ortam hazırlanmaya çalışılmaktadır. Bunun için terörün azdırılması ve PKK’nın dahi teşvik edilmesi gereklidir. Zaten paralel yapıya mensup basın organları da halen bunu yapmakta hükümeti zaafiyete sokarak darbe zemini meydana getirmek için ABD başta olmak üzere her türlü Siyonist ve ahlaksız yapı ile işbirliği yapmaktadırlar.
Bugüne kadar askeri okullardan atılan paralel yapıya mensup asker sayısı son derece azdır. Zira bu yapının isteklerine boyun eğmeyen öğrenci veya subaylar derhal ordudan atılırlar. Örneğin eşinin başını örtmekte ısrar eden, içki içmeyen ve namaz, oruç gibi ,ibadetlerini yerine getiren askerlerin üzeri çizilir ve Yüksek Askeri Şuraya sokularak en kısa zamanda ordudan ilişiği kesilir. 2010 Anayasa değişikliği referandumuna kadar süreç bu şekilde işlemiştir. Bu tarihten itibaren paralel yapı Kemalist yapı ile derin işbirliği yapması sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinde eşi başörtülü olan, içki içmeyen, namazlarını kılan orucunu tutan subayların sayısı neredeyse sıfırlanmıştır.
Cumhurbaşkanı ve başbakanlar her ne kadar dindar insanlar dahi olmuş olsalar silahlı kuvvetlerdeki bu acımasız ve ahlaksız terörü yani dindar askerleri ordudan atma işinde maalesef paralel yapı ve darbecilere daima destek olmuşlardır. Bunun vebali büyüktür ve her ne bahane bulurlarsa bulsunlar yapılan bu iğrenç işin sorumluluğundan kurtulamazlar.
Şimdi durum çok daha net olarak anlaşılmıştır. Paralel yapı ve Fetullah Gülen hiç gizlemeye dahi gerek duymadan Siyonist güçlerle işbirliği yapmakta devleti çökertmek için elinden geleni ardına koymamaktadır. Başarısız 17-25 Aralık darbeleri onların bu azim ve kararlılıklarını kırmamış bilakis emri altına girdikleri Siyonist güçlerin her türlü fitne faaliyetlerine hız vermişlerdir.