Osmanlı Tokadının Sesi

Bu güne kadar gizli Yahudilerin yani Sabetaycı Yahudilerin elinde olan Türkiye’nin dış politikası artık Erdoğan yönetiminde gerçek halkın eline geçti. Ordudan Feto’cuların temizlenmesi ile birlikte kahraman ecdadının kimliğine kavuşan Silahlı Kuvvetlerimiz, bütün İslam düşmanlarına ardı ardına Osmanlı tokadı atarak dünyanın en uç tarafından dahi ses gelmesine sebep olmuştur.
Bu sesin sonuçlarını daha sonraki yıllarda dahi duyacağız. İşte bu yazıda şimdiki ve gelecekteki İslam âleminin mukadderatı ile ilgili bazı öngörülerde bulunmak istiyorum…
Savunmada olan, daima utangaç ve tepkisel bir politika yerini aktif ve cesur adımlara bırakmıştır. İslam’ın bahadır evladı olan Türkleri yani uyuyan devi uyandırdılar. Müslümanların göz bebeği olan ordumuz; Suriye’de akan kanı durdurmak için başarı üstüne başarı kazanmaya başladı.
Harici-Vahhabi teröristler yani DAEŞ, okkalı bir Osmanlı tokadı yedikten sonra öyle hızlı bir çöküşe girdi ki kısa zamanda Suriye ve Irak’ta neredeyse tamamen yok edildi. Komünist teröristler yani PKK ise sırtını dayadığı Rusya ve ABD’nin kendisine hiçbir yararı olmadığını gördü. Türkiye, PKK’lı teröristler ile birlikte aslında ABD ve Rusya’ya tokat vurmaktadır. Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışan bu emperyalist güçler; uyuyan devi uyandırdıkları için çok büyük pişmanlık içerisinde oldukları panik hallerinden anlaşılıyor.
Türkiye’nin kararlı politikası sonucunda askerini Suriye’ye sokmaktan çekinmemesi bütün İslam düşmanlarını paniğe sokmuştur. Ordu içindeki Sabetaycı hainler ve FETÖ örgütü sayesinde bir türlü alt edilemeyen PKK teröristleri şimdi tamamen yok edilme sürecine girmiştir. Hiçbir yönden çıkış bulamayan PKK’lılar şimdi de Esed rejimine müracaat edip Afrin’e gelmeleri için adeta yalvarmaya başladılar. 
Kendine hayrı olmayan ve ülkesi Rusya ile İran’ın işgaline uğramış Esed Rejimi, Afrin’e asker göndereceğini söyleyerek “yıkılmadım ayaktayım” demeye çalışmaktadır. Aslında elinde kalmış birkaç Şebbiha’yı buraya gönderse çok iyi olacak. Suriye’nin geleceğinde hiçbir yeri olmayan bu terörist Şebbiha’lar ordumuz tarafından temizlenerek barışa daha hızlı bir şekilde ulaşılma imkanı sağlayacaktır.
Fakat Esed askerleri o kadar da ahmak değildir. Sopayı gördüğü an arkasına bakmadan kaçtığı için böyle bir aptallığı yapmaz. Lakin Afrin’e Rejim bayrağı çekerek hava atacaktır. Olsun, eninde sonunda o bayrak da indirilip Osmanlı tokadının izleri ile baş başa kalacaklar. Allah bütün bu zalim teröristleri kahru perişan eylesin…
Bundan sonra olacaklar üç aşağı beş yukarıya bellidir. Biz tarihe not düşmek adına burada yazalım. Rabbimin inayeti ile şu sonuçlar beklenmektedir:
Öncelikle Afrin, PKK’lı teröristlerden temizlendikten sonra sıra Mümbiç’e gelecek. Belki burası askeri güç kullanılmadan da teslim alınabilir. Bundan sonra çok önemli olan sivil hamleler gelecek. Yani ülkesini terk etmiş 10 milyona yakın Suriyelinin güvenilir bölge olan bu topraklara geri gelmesi sağlanacaktır.
Özgür Suriye Ordusu ile birlikte teröristlerden temizlenmiş bu alanda; büyük bir kalkınma hamlesi göreceğiz. Organize sanayi bölgelerinin çalışmaya başlaması ile birlikte yeniden üretime geçerek kendi kendine yeterli olmaya başlayan gerçek Suriyeliler, zaten bir fiske ile devrilecek olan Esed rejimini kolaylıkla haklayacaklardır. 
İşte bu dönemde ülkemize yeni bir göç dalgası beklenebilir. Zira yönetimden düşen Nusayri ve Hristiyan azınlık akın akın ülkemize gelecektir. Çünkü bu topraklardan başka hiçbir yerde barınma imkânı bulamazlar.
Yüzyıllardır Yahudilerden tutun da Çerkes ve Ruslar gibi kavimler göçüne hedef olan Anadolu toprakları, bu insanlar için de sığınılacak yegâne toprak parçasıdır. Zaman içerisinde bu öngörülerimizin ne kadarının gerçekleşeceğini görmüş olacağız.
Diğer önemli bir konu ise Türk ve Arap halklarının yeniden bir araya gelmesidir. Türkiye’de tam bir yüzyıl Arap düşmanlığı, Arap ülkelerinde ise Türk düşmanlığı yapılmıştır. İslam’ın iki büyük unsurunun bir araya gelmesi ise; İslam düşmanlarını en çok korkulan sonuç olacaktır. 
Türk ve Arapların bir araya gelmesi sonrasında ekonomik, sosyal ve kültürel işbirliği, diğer İslam unsurlarını da gayrete getirerek bölünmüşlük ve parçalanmışlığa bir son verecektir. İşte önümüzdeki 50 yıl içinde adım adım bu güzel günlerin geleceğinden hiç şüphe duymuyorum. Zira şuistikbal inkılabı içerisinde en yüksek gür sada İslam’ın sadası olacaktır, vesselam…