Vermeyi sevin ki Allah’ta size şifanızı versin.”
“Gece gündüz, açık gizli, mallarını sarfedenlerin mükafatlarını Rab’leri verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara 274)
Malınızı, canınızı ,emeğinizi, merhametinizi, ihtiyaç sahiplerine verin ki; kalbinizin çarptığı nefesinizin kesildiği, ölüm baygınlığı çöktüğü anlarda size hayat bahşedilsin. Bir mazlumun duası, bedeninizi ısıtsın, sıkışan kalbinize genişlik, tıkanan nefesinize ferahlık, karışmış beyninize duruluk, zindelik sunsun. Melekler sizin için duaya dursun. Sadece görünür değil görünmez dostlarınız var mı sizin? Kalplerinize sekineti indiren. Olmasını istemez misiniz?
“Evet, siz sabır gösterir ve Allah’tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder.
Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır.” (Ali İmran 125-126)
Öyleyse ümitsizliğe düşmeyin. Gevşemeyin, üzülmeyin diyor Rabbimiz. Siz yeter ki İNANIN! Eğer inanmışsanız her zorluğun üstesinden geleceğinizi bilesiniz.
“Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüz.” (Alli İmran 139)
Zannediyor musunuz ki bu dünyada bir tek siz dardasınız... O günleri Allah kulları arasında döndürür durur.. Öyleyse denendiğiniz her an, her önünüze çıkan yolu ve yöntemi deneyin. Asla vazgeçmeyin. Kendi hayatınız üzerine zar atmayın, kumar oynar gibi hayatınızı ucuza satmayın!
“Eğer siz (Uhud’da) bir yara almışsanız, (size düşman olan) o topluluk da (Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. Böylece biz, Allah’ın gerçek müminleri ortaya çıkarması ve içinizden şahitler edinmesi için, bu günleri bazen lehe, bazen de aleyhe döndürüp duruyoruz. Allah, zulmedenleri sevmez.
Bir de Allah, böylece iman edenleri günahlardan arıtmak, inkarcıları ise yok etmek ister.” (Ali İmran 140-141)
Bilin Ki Allah kusurlarımızın bir kısmını bize bu dünya da tattırıyor. Başımıza gelenler çoğu zaman elimizle işlediklerimiz, dilimizle söylediklerimiz yüzünden geliyor.
“Başkalarını iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca mı: “Bu nereden?” dersiniz? De ki: “O, kendi tarafınızdandır”. Doğrusu Allah her şeye Kadir’dir.” (Ali-İmran 165)
Düşünün bakalım en son kimi kırmıştınız? Kimi kınamış, ayıplamış, aşağılamış, alaya almış, derdini küçümsemiş ya da hiç aldırmadan orada öylece yardımsız bırakmış yanından geçip gitmiştiniz. Dikkat edin ! Yaşadığımız, hissettiğimiz korkularda şeytanın parmağı var. Nasıl ki kötüye kötü demezseniz, iyinin kıymeti bilinmez. Düşmanınızı iyi tanıyın...
“Çünkü o ancak, kendi dostlarını korkutur. İşte o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur, inanmışsanız onlardan korkmayın, Benden korkun(.”Ali İmran 175)
Şeytanı düşman edinin ki korkunun her türünden El-Emin sizi korusun. Safınızı iyi belirleyin. Çünkü; Eğer, sabreder, sebat gösterir, hazırlıklı ve uyanık bulunursanız, bilin ki başarı hep garantiniz olacak Garantörünüz ise Allah.
“Ey İnananlar! Sabredin, düşmanlarınızdan daha sabırlı olun, cihada hazır bulunun, Allah’a karşı gelmekten sakının ki başarıya erişebilesiniz.”(Ali İmran 200)
“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. “ (Nisa 79)
Şuna inanın ki başınıza gelen her iyilik Allah’tan, başınıza gelen her kötülük nefsinizdendir.
Öyleyse ölmeden önce; her gün ve yahut gece nefsinizle randevulaşın, muhasebenizi doğru tutun ki hesap kapandığında, mülkün sahibine borçlu çıkmayasınız.
“İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık.”(Maide 13)
Yok eğer sözünüzde durmaz, dünyaya “Evet, sen bizim Rabbimizsin” sözümüze şahit olacak eylemler için geldiğimizi unutursak, kalplerimiz katılaşır. Taş gibi hatta daha da katı.
De ki: “Kara ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? Bundan bizi kurtarırsan şükredenlerden olacağız diye O’na gizli gizli yalvarır yakarırsınız.”
De ki: “Allah sizi ondan ve her sıkıntıdan kurtarır, sonra da O’na ortak koşarsınız.”Enam 63-64)
Gelin hep birlikte Allah’ın ipine sarılalım. Çünkü içinde bulunduğumuz tüm sıkıntılardan bizi yalnız O kurtarır. Fakat biz hala O’na şirk koşmaktayız!
Ölüme Nişanlı Hayat
Ey Rabbimiz! Bizler sana yakarmakla hiç mutsuz olmadık. Sana yöneldiğimizde hiç darda kalmadık.
Adın tutuşan yüreklerimize esenlik, Varlığın titreyen bedenlerimize emniyet,
Kitabın rehberimiz, Peygamber önderimiz olduğu sürece sırtımız hiç yere gelmedi.
Hiç ağlamaz, müjdeleşirdik vaadettiğin Cenneti görmüş gibi inanabilseydik.
Hiç gülmezdik; her anımıza şahit Seni unutmuş gibi davrandığımız her dem,
Kendi Cehennemimize har eklediğimizi bilebilseydik. Ve sevebilseydik O’nu, O’nun seni sevebildiği gibi, O’nun bizi sevebildiği gibi, O’nun ümmetim diyebildiği gibi, Annem ve babam sana feda olsun ya Rasul Allah diyebilseydik!
Ama biz ahir zaman ümmetiyiz!
Ummadığımız anlarda yakalandık ölüme,
Ölümü düğünümüzü bekler gibi bekleyemedik.
Sevemedik bir türlü, Üç günlük dünyaya, üç asırlık gibi bağlandı kalplerimiz.
Biz ebed nedir? Sınırlı kapasitemizle ölçüp biçemedik. Hep kandık, Hep aldandık, Hep sandık ki... Daha bitmedi. Hala vakit var. Fakat umulmadık bir anda yakalandık!