Para

Paranın tarihçesini bilmeye gerek var mı bilmiyorum. Lidyalılar bulmuş işte  bunu küçücük çocuğa bile sorsan cevaplar herhalde. Lidya kralı Alyattes tarafından ilk olarak paralar bastırıldı. Bu şekilde üretilmiş olan ilk madeni paralar ticarette kullanılmaya başlandı. Yatacak yerin yok Alyattes gözün kör olmasın senin. Bizi ne dertle baş başa bıraktığının farkındamısın acaba. Hayat sadece para başka da bir şey yok. Düşünsenize su bile para, bu zeka küpünün olacaklardan haberi var mıydı meçhul. İnsanoğlu karnını doyurabilmek için para peşinde koşmak durumunda kimi karın tokluğuna kimi de çuvalları doldurmak için hiç bitmeyen bir hırsla. Adın bile kötü de mecburuz işte. Kişiliğini sorgulayan kalmadı cebindeki paran sorgulanır oldu. Hele bu dönem Allah korkusu olmayanların cebini epey bir doldurdu. Etiketleri değiştirirken hiç vicdanları sızlamadı. Devam edin bakalım nasılsa duracaksınız sizin adaletiniz yoksa Yaradanın var. Kağıt parçasının bu kadar kıymet verildiği dönemde yaşamak zor gerçekten ama çaresisiz. Para denilen kağıt parçası kimi zaman öyle tehlikelidir ki kardeşi kardeşe düşürecek kadar kimi zamanda çocukları sevindirecek kadar masum. Ara ara düşünürüm para olmasa ne yapardık diye değiş tokuşlar olurdu para bulunmadan önceki gibi. Yine karşılıksız hiçbir şey olmazdı yani. Hoş şimdi sevgi bile karşılıksız değilde.   Gariptir insan oğlu neler yaratmış,

Yarattığı her bugün dünü aratmış,

Aklı ile herşeyin sırrını bulmuş.

Kendi yarattığı putun kölesi olmuş,

Para, para, para...

Varlığı bir dert yokluğu yara

Çerçeveletir kimi asar duvara

Kimi onu bulunca dosdoğru bara,

Kimi sıkar elinde çıkarır suyunu,

Kiminin değiştirir güzel huyunu,

Para, para, para...

Varlığı bir dert yokluğu yara,

Üç şey demiş Napolyon "Para, para, para"

İnsanlar öldülür onu uğruna,

Servetin ulaşsa da yüz milyonlara,

Kefenin cebine sığmaz bir tek lira.

Para, para, para

Varlığı bir dert yokluğu yara,

Unutmayın herşeyi yaratan biziz,

Matbaada parayı basan ellerimiz,

Sanmayın onun hükmü değişmez yasa.

Para neye yarardı eller çalışmasa,

Para, para, para...

Varlığı bir dert yokluğu yara

Para, para, para...

Yokluğu başka dert fazlası bela

Para, para, para...

Gömeceğim seni bir gün mezara... (Şanar Yurdatapan)

Suyu, havayı bile satın alan paranın ruhumuzu, kalbimizin en ince noktasını,  merhametimizi de satın almasına izin vermeyelim. Bol bereketli kazançlarımız olsun hayır için mutlu etmek için harcayalım. Alan el değil veren el olmayı başaralım. Haksız yerlerden kazanç sağlamaya göz yummadan her kuruşunun helal olması için mücadele edelim. Çok zor günlerden geçiyoruz. Lüksümüze para harcamaktan vazgeçtiğimiz ancak karnımızı doyurabilmenin peşinde olduğumuzun farkındayım. Ufacık bir gofreti bile almak güçleşti. Çocuklarımızı marketlere sokamıyoruz canları isterde istediğini alamayız diye. Ama yediğimiz yemekleri sosyal medyada paylaşmaktan hala vazgeçmedik. Azimle gösterişimize son gaz devam ediyoruz. Bu ne yaman çelişki. Bangır bangır şikayet ederken bunları yapmak neyin kafası meraktayım. Param var yemeğim de var mı demek acaba. Edebi muaşeret hak getire. Sonuç neye bağlanıyor para ruhlarımızı satın almış. Sen doymasan da olur ben doyuyorum, göz hakkı, mide hakkı da neymiş. Benim ruhum tavanlarda, yeterde artar bile. Ey insanoğlu içinde de ben elbette. Bir silkelen de kendine gel. Aç kalsam da ben gösterişimi yaparım mı diyorsun. Kendine hazırladığın geleceğin ne kadar farkındasın. Paranın, cazibesinin kölesi olmuşsun işte. Özetle para para para varlığı bir dert yokluğu yara...