Senin CHP’n bir melekti yavrum!

Optimar’ın AK Parti-CHP-MHP görüşmelerine ilişkin yaptığı araştırma, ibretlik verilerle dolu.

En önemlisi, görüşmelerin onaylanma oranları. Görüşmelerin tamamı genel olarak olumlu karşılanmış. Ancak konunun parti tercihleri ile ilişkisine gelince ilginç bir olgu ile karşılaşıyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan-Özgür Özel görüşmesini olumsuz karşılayan AK Parti seçmeninin oranı %21. MHP’li seçmenin de %22’si görüşmeyi olumsuz karşılamış. Ancak CHP’lilere bakınca bu oran %36’ya fırlıyor.

Bu orana siyasette yumuşama olmasını istemeyen seçmenlerin oranı diye de bakabilirsiniz. AK Partililer ve MHP’liler, CHP’ye daha sıcak ve olumlu bakarken CHP seçmeninin üçte biri için Erdoğan hâlâ “görüşülmemesi gereken kişi”.

Özgür Özel’in MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmesine dair de benzer bir sonuç var. Görüşmeyi olumsuz bulan MHP’lilerin oranı %24, AK Parti seçmeninin oranı ise %27. “Özel, Bahçeli ile görüşmemeliydi.” diyen CHP’lilerin oranı ise %51!

Yani MHP’lilerin CHP’ye bir itirazı yok ama CHP’liler için Bahçeli ile görüşmek “büyük günah” olmaya devam ediyor.

Bu durumun CHP ve AK Parti/MHP seçmenleri açısından özel izahı var şüphesiz. En önemlisi, CHP medyasının ve CHP’li siyasetçilerin yıllardır kullandıkları düşmanca dil. Bu dil sayesinde CHP seçmeninin bir bölümünde “ötekine” karşı kalıcı bir nefret gelişti. MHP ve AK Parti seçmeni ise CHP’lilere oranla daha rezervsiz düşünebiliyor.

PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜK CHP’DE

Ancak bunların yanında gözden kaçırılmaması gereken bir başka husus var. AK Partililer ve MHP’liler ciddi ciddi CHP’nin memlekete hayrının dokunacağını düşünüyor. E, CHP’liler de zaten aynı görüşte. Bu ne demek biliyor musunuz? Sahada psikolojik üstünlüğün CHP’ye geçmesi demek.

İyi de CHP’nin geçmişi ortada, bugünkü siyaseti ortada, söylemi ortada, PKK/DEM ile iş birliği ortada, hepsinden önemlisi belediyelerde yaptıkları ortada... Sicili bu denli kabarık olan bir CHP’den memlekete hayır geleceğini beklemek biraz tuhaf değil mi? Üstelik CHP’liler hâlâ AK Parti’yi, MHP’yi “öcü gibi” görürken… Üstelik CHP Genel Başkanı, Bahçeli ve Erdoğan’a “suç ortağı” diye hakaret ederken!

Sanıyorum siyaset mühendisliği böyle bir şey. Yıkayıp yağlayarak, cilalayıp parlatarak kırk yıllık kargayı bülbül diye pazarlayabiliyorsunuz. Meğer ki karga vakitsizce ötüp kendini ele vermesin…

CHP’NİN İKİNCİ ŞANSI

Haliç’te yıllar sonra yeniden çamur ve kirlilik var. Binbir emekle canlandırılmış deniz yaşamı ölmeye başladı.

İstanbul’un sorunu bir tek Haliç de değil. Ulaşımdan hava kirliliğine, imardan çarşı pazar düzenine kadar her şey problem hâline geldi. Üzülmemek elde değil, iki büyük imparatorluğa ev sahipliği yapmış, eşsiz güzellikte bir şehir, bizim ellerimizde tarumar olup gidiyor.

Bugünkü sorunların tek sorumlusu belediye yönetimi değil şüphesiz. Ama en büyük pay bu yönetime ait. Beş yılı aşkın bir süredir şehre kayda değer bir yatırım yapılmadı. Boğaz’daki kaçak yapılaşma hiç görülmemiş oranda arttı. Toplu taşıma aklı almaz derecede ihmal edildi. Arıtma tesisi projeleri bando mızıka ile iptal edildi. İşte sonuç da bu oldu.

Halk bunlara rağmen CHP’li belediyeye beş yıllık bir şans daha verdi. Umarım bu ikinci şansı da aynı şekilde heba etmezler. Çünkü olan İstanbul’a oluyor.

KONU GİYİM KUŞAM MESELESİ Mİ?

Kocaeli’nde okula alınmayan öğrencilere dair görüntüler hem üzücü hem acayip.

Gençlerin giyimlerinden memnun olmayan kim? Sayın okul müdürü.

Peki gençleri yetiştiren kim? Yine sayın okul müdürü!

Kendi yetiştirdiği insanlara karşı yüklenebildiği tek sorumluluk onlara yasak koymak olan zihniyeti iyice bir gözden geçirmek lazım.

Açık diyeyim, bu kafa 12 Eylül, 28 Şubat kafasıdır. İnsanların giyim kuşamları ile uğraşmak iyi sonuçlar vermez.

Hele ki gençler için…

Çünkü sizin “altı üstü kılık kıyafet” dediğiniz şey, onlar açısından bir kimlik göstergesidir, şahsiyet meselesidir.

Hiç kimsenin bu tercihleri küçümseme hakkının olduğunu düşünmüyorum.