Susurluktan dökülmek Marmara’ya ya da Kudüs’te bas bas bağırmak .Deliriyor artık bu uslu valide. Nemrut olsan ne, olmasan ne ? Mekke’de Hassan ‘ın şiirlerinde, Muhayrik’in hidayetinde. Umrum mu sanki evvelin evvelinde, ahirin ahirinde, zanların zannedileninde. Uzak uzak şehirlerde bilmem kaç yıl önce herhalde bir bahardı Mekke’de Medine’de... Seyyahlar nicedir onu arar, dervişler nicedir yollarda. Evet oldu, saçlarımı yolalı, kalemleri kıralı, âlemi nazarımda söndüreli çok oldu... Onca çay demlemiştim hepsi boşa gitti. Sabah olsun hele bir içen bulunur dendi , doğmayacak bir sabaha ümit bağladın da ne oldu?  Her halükarda tersten esti rüzgar . Yaralarım da yaralandı. İzlerini sıyırıp attım attım da savurduklarım hep bana geri geldi.
Artık ortada ne rüzgar kaldı , ne güneş , ne gece , ne ölüm, ne sevgi
ElleziLemYekünLehüKüfüvenEhad Ya Rabbi!
Bu da neyin nesi? Hangi elçi getirdi ömrüme  bu aşkı ? Sızıyor işte  bütün acılarımın koynuna. Peki, bu aşkın ne işi var ki nabzımda? Tak tuk , tak tuk inşaat mı var orada?*
Biz fecre yürüdüğümüz alaturka tenhalıkta sürgün bir ölümüz! Bizi uyandıramazsın, bizi ayıltamazsın, bizi dirilt!  Arılar kovanına el uzatılmasını sevmez, biz ağız tadıyla yiyemeyiz ki . Zannetme ki tüttürdüğün sigara dumanları uçup gitti, biz başımızdan savamayız ki. Diyar diyar gezer dururuz da,  hala alıp başımızı gidemeyiz bu kabuk tutmuş yaradan. Olacak iş mi? (!)
Biz sürgün bir ölümüz . Selam olsun böyle şahitlere. Selam olsun Hz. Adem’in ölümüyle başlayan Arif ‘in öksüzlüğüne . Selam olsun Bedir ‘in aslanlarına ve Uhud dağının gölgeliğine ve o gölgelikte güneşlenen Gül-i  Rana’ya,  Muhammet Mustafa’ya(sav.). Şehit ailelerine taziyeye değil tebriğe giden Muhammet Mustafaya ...