Dilencilik: adeta sektör haline gelmiş. Vicdan sermayemizi sömüren dilencilere, pek çoğumuz para vermişizdir. Örneğin yanımıza üstü başı yıpranmış bir çocuk gelip; abi abla bir ekmek parası dediğinde, elimiz otomatikman cebimize gider. Çocuğun dilenerek eve getirdiği para, ailesi tarafından kabul gördüğü için, görev tekrar ettiriliyor.
Toplum olarak; para ve benzeri şeyleri vermediğimiz de ailelerin, çocuklarını dilendirmekten cayacaklarını düşünüyorum. Bu noktada: iki gün önce başimdan geçen bir olaydan örnek vermek istiyorum: Batmanın en işlek caddesinde oturmuş önünde kırık tartısıyla ağlayan bir çocuk gördük, bu vicdan sızlatan tabloyu gören herkes fıtrat gereği çocuğa üzüldü. Tabi biz de bu tablodan nasibimizi aldık.
Orda geçenler gönüllerinden geçen sızı ve ceblerinden geldiğince çocuğa bir şeyler verdiler. İkinci gün aynı yerden geçtik, aynı çocuk yine orada. Günler geçti ve çocuk kurulduğu yerden kalkmıyor. Bir gün yakındaki bir kefede oturup çocuğu izledim. Belli bir saatte geliyor kırık tartıyı bırakıyor önüne ve dileniyor. Bu yaptığı milletin duygularını istismardan başka bir şey değildi. Bunu ona yaptıran ailesinin çocuk hakları sözleşmesindeki 18 yaşının altındaki herkes çocuktur ve çocukların çalıştırılamayacağının, kanunlarla güvence altına alındığından habersiz veya görmezden geldiğini düşünüyorum. Bu yasal bir suçtur ve Türk Ceza Kanunu’ndaki bedeli anne ve babaya hapis cezasıyla cezalandırılacağıdır.
O günden itibaren; kendi içimde, tanımadığım ve de hakkında bir şey bilmediğim, hiç kimseye para ve benzeri şeyler vermemeyi düşünüyorum.