Şimdilerde Haliç’in kenarına piknik yapabildiğinize bakmayın. 1994 yılında Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanı iken şuanki halini alabilmesi için büyük bir çaba ile Haliç’ten milyonlarca ton temizlik yaptı. İstanbul’un sahibi Eyüp Sultan Hazretleri (ra.)huzuru lağım kokusunda geçilmezdi.
Şimdilerde hastane ve ilaç kuyruklarına girmediğimize bakmayın. Hastanelere böyle randevu sistemiyle gidilemezdi. Sabah saat 06:00 sıraya yazılmak için geç sayılırdı. Her eczaneden ilaç alınamazdı. İlaç alabilmek için SSK eczanesinde günlerce sıra beklenirdi. Bendenizin de günlerce sıra bekledikten sonra ilaç bulunmadığı için nafile beklemişliği avuçlarında hüzünle ayrılışı hala hafızamdadır.
Şimdilerde klimalı otobüslere binip rahatlıkla kitabınızı okuyabildiğinize bakmayın. Otobüsler vardı. Binbir gıcırtı ile giden, kapı altları boşluklu, tabanı delik. Kışın soğuğu yazın sıcağı geçiren otobüsler… Motor sesinden yanındaki arkadaşını duyamadığın, tutacakları kopmuş, oturakları yırtılmış. Ağır mazot kokulu, yükü bedenine ağır gelen otobüsler…
Şimdilerde gelişi de gidişi de çok şeritli, uçak indirsen pist gibi yollarda rahatlıkla yolculuk yaptığımıza bakmayın. Gün geçmiyordu ki kafa kafaya çarpışan arabaların acı yüklü haberlerini duymayalım. Yürekler yanmasın, ocaklar sönmesin. Gidişli gelişli, iki arabanın yan yana sığmakta zorlandığı yollar, saatler süren stresli yolculuklar…
Şimdilerde Metroya/Metrobüse/Marmaraya bindiğimize bakmayın. Özellikle İstanbul’da saatler süren meşakkatli yolculuklar vardı. Dolmuşlar otur-kalk sistemiyle yüzlerce indi-bindi yapar, bindiğinize bineceğinize pişman olurdunuz. Avrupa’dan Asya’ya geçecekseniz feribotla yaklaşık 45 dakika sürer, köprü ile geçiş zamanı sabırla ölçülür yüzerek dahi geçmeyi hayal ederdiniz. 3 dakikada geçileceğini o dönemde duysa idik, duymamış olurduk.
Şimdilerde başörtülerimizle okullara, kamu kurumlarına rahatlıkla girip çıktığımıza bakmayın. Daha yakın zamana kadar vesayetin kuşattığı milletin kurumlarına inancımızın gereği olarak millet özgürce girip çıkamıyordu. Bize başörtümüzü çıkartıp girebileceğimiz söyleniyordu. Polisin gaz bombaları, rektörün ikna mektupları ile mücadele ediyorduk. Üniversite 1.sınıfta şapkayla dahi derse alınmayan bir kardeşimize destek için dersi terk etmiştim. Uygulamaya kendisini zorunlu hisseden Prof. benim çıkışımla dersi terk etmişti. Çünkü vicdan, inanç, insanlık yapılan zulmü kabul etmiyordu.
Şimdilerde e-sınavlar yaptığımıza bakmayın. Sınavlara girebilmek için başka başka illere yüzlerce kilometre yol giderek sınav merkezine ulaşıyorduk. Hem günlerimiz, hem paramız hem de enerjimiz gidiyordu. Millî servet yok oluyordu.
Şimdilerde kurumlarda; mescid nerede? diye sorabildiğimize bakmayın. Fakültelerde merdiven altında kartonlar üzerinde korka korka kıldığımız namazlarımız aklımıza gelir sık sık.
Şimdilerde ülkemiz adına yapılan tüm güzellikler Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti hükümeti tarafından gerçekleştirildi. Şimdi aynı AK Parti yetkilileri diyor ki; ‘Davutoğlu ile bu bayrağı daha da ileriye taşıyacağız. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır.’ Biz de objektif bir bakış açısıyla diyoruz ki; Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Öldürsen de yiğidi, teslim et hakkını… Allah’a (cc.) emanet olun!