&Er Mektubu Görülmüştür&
Bir zamanlar herkesin cebinde defalarca okunmuş, duygudolu, hasret ve sevgi kokan mektuplar vardı. Gurbetmektupları, sevdamektupları, askermektupları, kahırmektupları! İçimize işleye işleye okuduğumuz mektuplar... Yalnızlıklarımızı paylaşan, karanlık köşelerde gözyaşlarımıza şahit duygu tanıklarımız mektuplar! O mektuplara satır satır ne özlemler ne acılar ne sevinçler sığdırılırdı. Yaşanmışlıklar kelimelerle inşa edilirdi. İnsanların dünyasını kelimeler döndürür en güzel duygular da en derin acılar da kalemin sırdaşlığında kâğıtlara dökülürdü...
Geçmiş değerlerimiz unutturuluyor, kafamızın, kalplerimizin içi boşaltılıyor ne yazık ki! Geç mi kaldık acaba? Toparlayamaz mıyız bir daha? Hiç olmazsa yapabileceklerimizi yapmayı denesek ucu yakılan mektupların külleriyle yeniden yazamaz mıyız sevgi dolu,hasret dolu cümlelerimizi?
Yüzleşmek zamanı şimdi. Hani, desem ki kim neyi hatırlıyor yaşanmışlıklarından? Hüzünlerimizi,sevgilerimizi,mutluluklarımızı,özlemlerimizi satır satır döksek yeniden o mektuplara.Mesela bir askere seslensek kelimelerimizle,ben yazarken ağladım ile başlayıp,sen okurken ağlama sözleriyle biten...En çok hüzünlendiren en çok duyguyu,özlemi,korkuyu içinde barındıran mektuplardır asker mektupları.Kiminin son mektubu olur,ondan geriye kalan son sözleri...,kiminin en değerli yaşanmışlıklarına tanık.Yıllar sonra açılıp okunduğunda,hayat hikayelerinin en önemli döneminin kanıtlarıdır.Öyle bir kanıtınız sizinde olsun hayatınızın seyir defterinde!Hatıraların mekanı hafızanız olsada unutulmasın dökün sizde sırlarınızı bir kez olsun kağıda,sonsuz olsun,yaşasın mektuplarınızda.Rüzgara kapılan alev gibi içinde kirli mutluluklar yaşatan çağa inat,hızlı zamanların kara büyüsü iletişime inat, sevgisizlik göstergesi çirkin yazışmalara inat,gelişen teknolojinin kirletip karattığı kalplere inat,yaratalım kendi dünyamızın sırdaşlarını...
Hangi birine gözyaşı dökülür ki layıkıyla kayıpların?....Gönül zembereği mazinin yadigarı anılar için atsın ...Bir şahidiniz olsun kalsın elinizde,bir sözünüz olsun geçmişten geleceğe,bir mektubunuz olsun,bir bu olsun,kirlenmesin....Zaman buharlaştırıvermesin anılarınızı ben denedim siz de deneyin yüreğinizle!
_Asker ,mektubun var!
_Er. Mustafa.A.K.Bayburt;Emredersiniz komutanım!
_Rahat ol asker! emredilen bir şey yok. Senin olan sana verilecek.Kırmızı görülmüştür mührü üstünde.Senden önce gözü değdi birilerinin emanetine.
Bir zamanlar asker ocaklarında,sevda içmiş türküler dalga dalga yükselirdi yangın yeri yüreklerde, “Yine yakmış yar mektubun ucunu”diye.İlahi türkü! zamanımızda mektup vardı da biz mi yakmasını bilemedik ucunu bucağını yare ?Nice genç kız o mektuplara gözyaşlarını damlatıpta göndermedi mi asker yarine?Zaman nasılda acımasızca bunca güzelliği alıp elimizden gitti.Artık ne eski ucu yanık mektuplar ne o eski sevdalar ne o eski aşıklar kaldı,asker ocağında sevda çekmenin zorluğunu yüreğine yük edecek. Türküyü kaçıncı kez dinlediğini unutan kadın bir ince özlem kokusuyla dalıp gitti sevdalısını tel örgüler gerisine süren dağların zirvelerine.
Ve...sustu kadın ! Yazıyorum dedi!
“İçimden geldiği için yazıyorum sana.Sen istemediğin halde yazıyorum.Sevda sözlerime kırmızı gözler değmesin dayanamam demiştin ya! O gözlere inat yazıyorum.Seni oralarda yapayalnız bırakmamak için yazıyorum.Ne zaman ki yalnızlığın soğukluğunu duyarsın içinde uzanıp bir kaç satır ısıtsın içini diye yazıyorum .İstedim ki anılarının içinde bana ait bir yer olsun.Her satırı hasret kokan..... Elinde “Er mektubu görülmüştür”ibareli kırmızı mühürlü mektubuyla, en uçra köşeye çekildi asker.
“_Ağlama sevdam ağlama diye başlıyordu satırlar.Özlem kör kuyularda merdivensiz kalma misali.”Sürgün yeriumutları,kelime olup dökülüyordu sanki mektuptan harf harf. Ömür göçeğim, sen meraklanma diyorsun “Buralar güzel ,havası,dağları,çicekleri.”Bir de çiceklerin altında mayın olmasa ya be sevdam!Çocukları bizim oradakilerle aynı demişsin işte,birde o çocuklar,hep aynı yaşta kalmak zorunda olmasalar ya !