Suriye’de Esed rejiminin devrilmesi ve muhaliflerin Şam’da yeni bir geçici yönetim oluşturmalarının üzerinden bir ay geçmiş durumda. Ülke adım adım yeniden şekillenirken, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması konusunda Fırat’ın doğusunda ise henüz bir adım atılabilmiş değil. Türkiye’nin SİHA desteğinde SMO’ya bağlı güçler Tişrin Barajı, Karakozak ve Meskene gibi bölgelerde temas hatlarında PKK/YPG ile çatışmalara devam ediyorlar ancak daha önce başlatılmış kapsamlı harekâtlar Türkiye-ABD müzakereleri bağlamında durdurulmuş durumda. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Türkiye’ye gelmesiyle SMO ile PKK/YPG arasında bir ateşkes oluşturup müzakereler yoluyla PKK/YPG’nin Türkiye ve Suriye için tehdit olmaktan çıkartılmasına yönelik bir süreç işletiliyor. Burada ABD makamları PKK/YPG’ye çeşitli tavizler verdirterek Türkiye’nin Şam yönetimine bağlı askerî güçler ve SMO ile birlikte kapsamlı bir askerî harekât yapması engellenmeye çalışılıyor. Sahadaki ABD asker sayısının da artırıldığını görüyoruz. Biden yönetimi Pentagon/CENTCOM’un siyasi ve askerî atabilecekleri tüm adımlarla hâlâ PKK/YPG’yi koruma gayretinde oldukları söylenebilir. Ancak henüz Türkiye’yi tatmin edecek bir yaklaşım söz konusu değil.

Burada ABD açısından net bir tutumun ancak Trump döneminde alınabileceği görülüyor. Biden yönetimi ve CENTCOM’un zaman kazanmak istediğine yönelik emareler söz konusu. Trump ise bir yandan ABD’nin Suriye’deki çatışmalara müdahil olmaması gerektiği, artık Suriye’de anahtar ülkenin Türkiye olduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de çok yakın bir dostluk ve iyi ilişkilere sahip olduğunu vurguluyor. Ancak göreve geldiğinde askerlerini çekme iradesi gösterip göstermeyeceği net değil. Burada İsrail’in Trump üzerinde etki ederek ABD askerî varlığını ve PKK/YPG’yi himaye etmesini sağması da mümkün olabilir. Bu durum Türk-Amerikan ilişkilerini yeni dönemde de ciddi anlamda zehirleyecektir.

Dolayısıyla Türkiye’nin Trump göreve gelmeden önce Fırat’ın doğusunda da askerî kazanımlar elde etmesi ve Trump’ı Amerikan askerlerini çekmeye zorlayacak saha şartlarını daha da güçlendirmesi önemli bir hareket tarzı olacaktır. Şu ana kadar Tel Rıfat ve Münbiç’in terör örgütünden temizlenmiş olması elbette önemli kazanımlar ancak Fırat’ın doğusuna ciddi bir değişiklik olmadı. Tişrin Barajı’nın ele geçirilmesi, Tabka ve Ayn İsa gibi bölgelerin terör örgütünden temizlenip ardından Rakka’nın özgürleştirilmesi ABD’ye Fırat’ın doğusundan da ciddi bir baskı yaratacak bölgedeki Arap unsurlar ve aşiretler mobilize olarak PKK’nın tasfiyesi için harekete geçeceklerdir. Bu saha gerçekliği ABD’yi Türkiye ile çalışma ve iş birliğine zorlayarak PKK dosyasının Suriye’de tamamen kapatılması zeminini oluşturabilir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da dediği gibi PKK/YPG’nin tasfiye olmakta direndiği bir denklemde Türkiye için askerî harekâtlardan başka yol kalmamış oluyor. Ancak burada momentumu kaçırmamak gerekiyordu. Hâlâ da çok geç kalınmış değil. Fırat’ın doğusunda anlamlı bir askerî baskı hem müzakerelerin seyri hem de Trump’ın olası harekât tarzının belirlenmesinde etkili olacaktır.