Avrupa Parlamentosu seçimleri yapıldı.

Sonuçlar üzerinden ‘’Avrupa’da aşırı sağ yükseliyor.’’ gibi başlıklar atıldı.

Sonuçlar sürpriz mi idi?

Hayır, değildi.

Beklenen sonuçlardı.

Almanya’da AfD bir süredir yükselişte idi.

Fransa’da her seçimde ‘’Le Pen geldi, gelmedi.’’ endişesi yaşanıyordu.

Hollanda’da İslam, Türk ve Erdoğan düşmanı Geert Wilders zaferle çıktı.

İtalya’da Meloni liderliğini sürdürdü.

Belçika’da Flaman milliyetçisi partilerin seçimleri kazanmasıyla Belçika Başbakanı De Croo istifa etti.

Avusturya’da ilk kez aşırı sağ, birinci oldu. Kurucusu, SS subayı ve Nazi milletvekili Anton Reinthaller.

Seçim sonuçlarının her ülkede ayrı ayrı mesajları var.

Bizi en çok ilgilendiren ülkelerden birisi Almanya.

Zira 3,5 milyon civarında Türk var.

Türklerin iki partisi var.

Yeni kurulan Dava Partisi ilk girdiği seçimlerde 148.000 oy aldı.

On yıl önce kurulan BIG Partisi 31.000 oy aldı.

İlk girdiği seçimde aldığı oy itibarıyla Dava Partisi dikkat çekiyor ama Türklerin de kendi içlerinde organize olmadığı gibi bir gerçek karşımıza çıkıyor.

Yazının temel amacı Avrupa’daki Türklerin siyasal katılımı değil.

Almanya’nın doğusunda AfD yükselişi sürerken batı tarafında Hristiyan Demokratlar birinci.

Ancak AfD’nin söylemi, Hristiyan Demokratları da etkilemiş durumda; göçmen karşıtı söylemler artıyor.

Sol Parti’de siyaset yapan Sahra Wagenknecht’in kurduğu BSW, AfD’nin oy kitlesini gözüne kestirdi. İlk kez girdiği seçimlerde yüzde 6,2 oy aldı. Bu oran Almanya için oldukça dikkat çekici.

Almanya, İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük ekonomik krizini yaşıyor. Enerji fiyatları almış başını gidiyor. Fabrikalar kapanıyor.

Emekliler çok mutsuz.

Geçinemiyorlar.

Sadece Almanya değil.

Avrupa’nın her tarafında büyük ekonomik sıkıntılar var.

Her zaman dolu olan AVM’ler bile boş.

Avrupa’da her ülkenin farklı saiklerle milliyetçileşen bir kitlesi var.

Avrupa’da göstermelik bir hümanizim ve  demokrasi vardı.

Biliyoruz.

Ama diğer taraftan da küreselcilere karşı da bir tutum karşımıza çıkıyor.

İtalya’da Meloni LGBT+ karşıtı ve aileyi savunan tavırları ile dikkat çeken bir siyaset izledi, kazandı.

Şimdi yine Meloni’nin partisi birinci.

Evet, ırkçı partilerin yükselişi Avrupa’daki Türkler için de zor bir dönemi getirecek.

Uzun bir süredir tüm dünyada milliyetçilik yükseliyor.

Batı’nın milliyetçiliği ırkçılığa varan bir noktada kendisini hissettiriyor.

Uzun zamandır pompalanan liberallik ve küresel bakış düşerken millî ya da ulusalcı siyaset kendisini hissettiriyor.

Bu, Trump ile Amerika’da kendisini gösteriyor.

Avruda’da da sonuçlar ortada.

Bizde de Erdoğan 2018 ve 2023 seçimlerini küreselcilere karşı yerli ve millî duruşu ile kazanmadı mı?

Ümit Özdağ’ın Avrupa’daki örneklerini de inceleyerek kurduğu Zafer Parti’sinin politikaları oralarla benzeşse de Türkiye’deki diğer milliyetçi partilerde ırkçı bir söylem göremezsiniz genel olarak.

Türkiye’de uzun zamandır seçimlerde PKK’nın partisi üzerinden siyaset inşa etmeye çalışanlar oldu.

Biz de dedik ki; Türkiye’de seçimlerin kaderini PKK’nın partisi değil milliyetçi seçmen belirler.

Milliyetçilik tonları farklı olsa da birçok partide bugün milliyetçi seçmen, belirleyici.

PKK’nın en büyük destekçisi olan İsveç’te, sokaklarda PKK’lılara eylem yaptıra yaptıra kırk beş yıldır iktidardaki sosyal demokrat parti seçim kaybetti.

Nasıl ki geçmişte ASALA’ya destek veren Batı, kendilerine tehdit olduğunu görüp desteğini kesmişse PKK’ya da desteğini kesmek zorunda.

Zira PKK onlar için de tehdit olmaya başladı.

Evet, tüm dünyada milliyetçilik yükselmeye devam ediyor.

Bizdeki milliyetçilik Batı’da ırkçılığa varan düzeyde kendisini gösteriyor.

 Özetle, Avrupa’da liberalizme karşı milliyetçilik, yükselişini devam ettireceğe benziyor.