Putin, önce Kırım ardından ise Gürcistan’da test ettiği Batılı ülkelerin kararsız ve zayıf pozisyonlarına ikna olunca 22 Şubat 2022’de Ukrayna’yı hedef alan büyük bir askerî harekât başlattı. Rus Genelkurmayı “yıldırım harekâtı” ile Kiev’i kısa sürede ele geçirip Zelenskiy’i devirerek Rus yanlısı bir iktidar inşa etme stratejisini hayata geçirmek istiyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Rus ordusunun askerî yetersizlikleri ve Ukrayna’nın beklenmeyen ölçekteki direnişi; bir “özel askerî harekât” şeklinde başlayan süreci kapsamlı bir savaşa dönüştürdü. 

Rus ordusunun Ukrayna üzerinde hava hâkimiyeti sağlayamaması, ikmal hatlarını oluşturamaması, zırhlı birlik harekâtlarındaki komuta kontrol sorunları, askerlerin moral motivasyon eksikliği gibi nedenlerle; asimetrik yıpratma savaşı, TB2’lerin aktif olarak kullanımı, Batılı ülkelerden gelen askerî destek gibi birçok faktör birleşerek Rus ordusunun tüm cephe hatlarında başarısızlığa uğramasını da beraberinde getirdi.

Sahadaki askerî durumun yanı sıra Batı ülkelerin uygulamaya başladığı sert ekonomik yaptırımlar ve küresel siyasi tecrit Rusya’yı zorlarken, Putin yanıt vermekte zorlansa da süreç uzadıkça Rusya tekrardan denge kurmayı başardı. Önce Rus ordusundaki komuta sorunları disipline edildi, seferberlik kanunları çıkartılarak yüz binlerce Rus vatandaşı silahaltına alındı, Rus savunma sanayisi seferberlik anlayışıyla üretim kapasitesini ciddi anlamda artırırken, ibre tekrardan Rusya’nın lehine dönemeye başladı. Ruslar cephe hatlarında üstünlük kurarak Harkov gibi bölgelerde ilerlemeye başladırlar.

Burada Batılı ülkelerinin kararsızlığı, özellikle ABD Senatosu’nun, ilgili yardımları uzun süre bloklaması gibi etkenler de belirleyici oldu. Ancak Rusya’nın cephe hatlarını delmeye başlaması ve yaklaşan tehdidin farkındalığı ile son haftalarda Ukrayna’nın Batılı müttefikleri yeniden harekete geçmek durumunda kaldı. Burada İngiltere ve Fransa öne çıkarlarken ABD Senatosu’nun yardımları bloklamaktan vazgeçtiği ve Almanya’nın da pozisyonunu değiştirmek durumunda kaldığını gördük.

Özellikle Ukrayna’ya sağlanan silah sistemlerinin Rus topraklarında kullanılmasına izin veren bir sürecin hayata geçirilmesi de savaşın gidişatında yeni bir eskalasyon olarak öne çıkmış durumda. Daha önce Batılı ülkeler, Ukrayna ordusun, sağladıkları sofistike silah sistemlerini Rus topraklarında kullanmasına izin vermiyordu. Ancak Zelenskiy’nin ısrarlı talepleri ve savaşın da gidişatının zorlaması nedeniyle yeni bir tırmanmayı göze alarak izin vermek durumunda kalmış görünüyorlar. ABD’nin hâlâ bazı çekinceleri olduğunu da eklemek gerek. Pentagon kaynakları yaptıkları açıklamalarda “Ordu Taktik Füze Sistemi’nin (ATACMS) gibi taktik balistik sistemler için değil, hafif çoklu roketatar sistemi (HIMARS) ve benzeri sistemler için onay verdiklerini” dile getiriyorlar. Ancak yine de bu savaşın gidişatı adına kademeli bir tırmanış anlamına geliyor. Ruslar da zaten çok sert yanıt vererek bu adımların öngörülemeyen sonuçları olacağını ifade etmeye başladılar.

Ancak sahadaki bir gerçeklik olarak ifade etmek gerekirse Rusların gerek insan kaynağı gerekse silah sistemleri açından ölçek olarak ciddi avantajları bulunduğunu söylemek gerekiyor. Sahada da bunun sonuçlarını görmeye başlamış durumdayız. Batılı ülkeler hâlâ tereddüt içerisinde bir yandan Rusları cephe hatlarında durdurmak ve yıpratmak ama aynı zamanda savaşı büyütmemek gibi ikilemlerle yüzleşmeye devam ediyor. Sürdürülebilir bir pozisyon değil.